Serbesiyet’ten Berka Yaroğlu’nun Türkiye’den ülkesine dönen Suriyelilerle yaptığı röportajdan:
“İstanbul’da yaşayan Suriyeliler anlatıyor. Velid Hasan: “Colani, yarın sakalını tıraş edip ‘Ben cihatçı değil Suriyeliyim’ derse şaşırmayız.”, “Esed’in devrilmesinde kimin payı varsa Allah ondan razı olsun, bu İsrail olsa bile.” Abdülaziz: “Tamamı üniversite mezunu, İstanbul’da birkaç işletmesi olan, yarısı Türkiye vatandaşı olan ailem Suriye’ye dönmeyi düşünüyor.”, “Suriye’ye dönme kararımda İçişleri Bakanlığı ve Göç İdaresi tarafından sistematik hale getirilen ırkçılığın etkisi var.”, “HTŞ’deki değişim birden değil, son beş yılda oldu.”
“İsmim Velid Hasan. 34 yaşındayım. Halepli bir Kürdüm. Halep’te hukuk öğrencisiydim. Türkiye’de eğitim hayatıma devam etmedim.”
“Esed’in devrilmesinde kimin payı varsa Allah ondan razı olsun, bu İsrail olsa bile.”
Esad rejiminin yıkılışı ve HTŞ ile diğer muhalif grupların başarısı hakkındaki duygu ve düşünceleriniz neler? Kurulacak yeni rejimin aktörleri hakkında ne düşünüyorsunuz?
“Çok mutluyuz. Uzun yıllardır böyle mutlu olmamıştık. 15 yıldır bu anı bekliyorduk. HTŞ’nin niyeti, amacı iyi ya da kötü olursa olsun. Şu anda sadece bu mutluluğu yaşamak istiyoruz. Dolayısıyla şu noktada HTŞ’nin kim olduğuna bakmıyoruz. Ama tüm bu mutlulukla birlikte HTŞ’nin nasıl bir zihniyete sahip olduğunu, arkalarında kimler olduğunu, nasıl bir güç olduğunu biliyoruz, unutmuyoruz ve unutmayacağız. Ancak şu anda mutluluğumuzun tadını çıkarmak istiyoruz. Daha sonra, zamanla o kısımlar üzerine düşünülür.
Bizim tek istediğimiz Esed rejiminin devrilmesiydi. Devrilmesi için HTŞ yardımcı olacaksa Allah ondan razı olsun. Türkiye yardımcı olacaksa Allah ondan razı olsun. İsrail mi, yardımcı olacak? Allah ondan da razı olsun. Bu meseleye böyle yaklaştık. Yeter ki bu rejimden kurtulalım. Bizim yaşadığımız zorluklar inanın ki kıyas kabul etmez. Ne Filistin ne Myanmar ne Afrika bu zulümleri yaşamamıştır. Hatta İsrail, Esed rejimine göre çok merhametli bir rejim olarak bile görülebilir. Kesinlikle İsrail’i desteklemiyorum, yalnızca bir değerlendirme yapıyorum.”
“Suriye Kürtlerinin yüzde yaklaşık 60’ı muhalifleri destekliyor.”
“Suriye’deki Kürtler iki gruba ayrılabilir. Birinci grubun yaklaşık yüzde 60’ı muhalifleri destekliyor. Diğer Türkmen, Arap Suriyeliler gibi. Beraberce bu ülkeyi yöneteceğiz, idare edeceğiz. Bir diğer grup ise YPG/PYD’nin etkisi altında. YPG/PYD tamamen Esad destekçisi bir gruptu. Baskı altında tuttukları Kürtlere, “Muhalifler gelirlerse bizlerin kafasını kesecekler” gibi bir düşünceyi kurdukları medya kanalları ve askerleri yoluyla halka dayattılar. Kurdukları halk mahkemeleriyle sivil halkın gözünü korkuttular. Bu mahkemelerdeki mantık ve muamele, Esad rejiminde olan Milli Güvenlik İstihbarat Şubesi’nin üslup, tarz ve yöntemleriyle bire bir aynı. Kurdukları halk mahkemelerinin kadroları ya Baas çıkışlı ya da Esad rejiminin eğittiği kişilerden oluşuyor.”
“Colani, yarın sakalını tıraş edip “Ben cihatçı değil Suriyeliyim’ derse şaşırmayız.”
HTŞ lideri Colani’nin süreç boyunca yaptığı açıklamalar ve çizdiği imaj hakkında ne düşünüyorsunuz?
“Sadece ben değil çevremdeki Suriyeliler Colani’nin değişimini şaşkınlıkla karşıladı. Daha önce El Kaide içinde bulunup bugün de barışsever bir portre çiziyor. Bu oldukça ilginç.”
“Ayrıca artık Ebu Muhammed El-Colani yerine kendi ismini, Ahmet El Şarra’yı kullanmaya başladı. Keza askeri kıyafetler değil sivil kıyafetler giymeye başladı ve sakallarını yavaş yavaş kısalttı. Yarın sakalını da tıraş edip: “Ben cihatçı, ya da El Kaideli değil Suriyeliyim. Bu ülkede yaşayan herkesin bütün olarak tutmayı amaçlayan bir barışseverim.” tarzı bir açıklama yaparsa şaşırmayız. İlerleyen günlerde bunu bekliyoruz açıkçası.”
“Suriye’ye dönüşler Halep’in düşmesiyle başlamıştı bile.”
“Suriye’ye dönüşler Halep’in düşmesiyle başlamıştı bile. Halep’in ardından Cilvegözü Sınır Kapısı’nda çok ciddi bir yoğunluk oluşmuştu. Suriyeli arkadaşlarımla aramızda gitmeli mi gitmemeli konusunda konuşuyoruz. Gidelim diyoruz ama değişen iktidarla birlikte Suriye’deki hayatın ekonomik, siyasi anlamda düzene girmesi zaman alacaktır. Şu anda bu durumu gözlüyoruz. Gitmeyi düşünüyorum. Ama şu an da orada evim yok nerede kalacağım? Mesela arkadaşımın Halep’te evi var. Ama içinde tanımadığı insanlar yaşıyor. Şimdi gittiler diyelim. Ailesiyle çocuklarıyla gittiğinde nerede kalacak bu insanlar?”
“Ben Abdulaziz, Halepliyim. Yeni mezun bir mekatronik mühendisiyim. 10 yıl Türkiye’de yaşadım. Halep’in düşmesiyle Suriye’ye döndüm.”
“Öncelikle bu HTŞ’nin değil, tüm devrimci grupların ortak başarısıdır. HTŞ önemli bir aktör olsa da operasyon farklı devrimci grupların iş birliğiyle gerçekleşti. Operasyonlara HTŞ ile anlaşmazlık içinde olan gruplar bile katıldı. Bu milyonlarca mültecinin evlerine dönebilmesi, kışın soğuk çadırlarda yaşamaktan kurtulmaları ve yıllarca süren sürgünle kaybettikleri onurlarını yeniden kazanmaları anlamına geliyor.
“Devrime uzun süredir hazırlık yapılıyordu.”
HTŞ’ye duyulan güven operasyon başlamadan önce düşüktü. Son zamanlarda söylemlerinin değişmesine rağmen söylediklerini doğrulayacak eylemlere ihtiyaç vardı. Colani de CNN ile yaptığı röportajda bu bunu dile getirmişti. Süreç boyunca bilinçli siyasi yaklaşımıyla ve saygılı tutumuyla daha olumlu bir izlenim oluştu. Devrime uzun süredir hazırlık yapıldığı biliniyor. 2019 yılında muhalefetin kaybettiği bölgelerin geri alınması için halktan büyük bir baskı vardı. O bölgelerdeki halk, köy ve şehirlerinden zorla göç ettirildi ve bu göçmenlerin büyük bir devrimde savaşan grupları oluşturuyordu.
“Tamamı üniversite mezunu, İstanbul’da birkaç işletmesi olan, yarısı Türkiye vatandaşı olan ailem Suriye’ye dönmeyi düşünüyor.”
Direnişçiler İdlib’deki başarılı yönetim modelini tekrar ederlerse bir yıl içinde Türkiye’deki Suriyeli mülteci sayısının yarıya düşmesini bekliyorum. Bu düşüncem çevremdeki örneklerden kaynaklanıyor. Örneğin, İstanbul’da birkaç işletmesi bulunan ve tüm üyeleri Türkiye’deki üniversitelerde eğitim almış, yarısı da Türkiye vatandaşlığına sahip olan ailem; işleri satıp Suriye’ye dönmeyi düşünüyor.
Geriye kalan Suriyelilere gelince, onların geçici koruma statüsünde kalmalarını beklemiyorum. Büyük olasılıkla ya vatandaşlık alacaklar ya da resmi oturma izinlerine sahip olacaklar. Türkiye’de kalacak Suriyelilerin sayısının bir milyondan az olacağını düşünüyorum ve bu sayı Türkiye’nin istediği ve ihtiyaç duyduğu bir rakam olacaktır.
Suriye’deki azınlıkların HTŞ’ye bakışı hakkında ne düşünüyorsunuz?
Azınlıklara güvence verilmesi sonrası HTŞ’ye olan güven arttı. Çünkü HTŞ, Esad rejiminin terk ettiği Nubl ve Zehra gibi Şii köylerinin sakinlerinin evlerine dönmesine olanak tanımıştı. Ancak, Suriye’de kalan Kürtler, YPG/PKK propagandası nedeniyle hala devrimcilere karşı temkinli. Bu durum şu anda karşılaştığımız en büyük zorluklardan biri. Çünkü bu Kürtleri, Suriye toplumundan soyutlayan bir ayrışmayı tetikliyor.
HTŞ lideri Colani’nin süreç boyunca yaptığı açıklamalar ve çizdiği imaj hakkında ne düşünüyorsunuz?
HTŞ lideri, CNN’e verdiği röportajda, bu sürecin bir imaj oluşturma çabası olmadığını, aksine köklü bir değişim ve olgunlaşma süreci olduğunu ifade etti. İnsanların yaşla birlikte hatalarından ders çıkarması gibi HTŞ’nin de geçmişteki hatalarından ders alarak değişim yaşadığını söyledi. Bu değişimin doğruluğunu veya yanlışlığını ise ancak pratikteki eylemler gösterebilir.
“HTŞ’deki değişim birden değil, son beş yılda oldu.”
HTŞ’nin imajındaki bu değişimi anlamak için son beş yılda İdlib’de olanları göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bu dönüşüm, liderin tek başına aldığı bir karardan ziyade toplumla uzun süreli bir etkileşim ve karşılaşmanın sonucu olarak gerçekleşti. Bu süreçte aşırı unsurlar örgütten uzaklaştırıldı. El Kaide ile bağlar koparıldı. Yeni kurumlar, bir hükümet ve bir şura konseyi oluşturuldu. Bu gelişmeler, HTŞ’yi toplumun yapısına daha yakın hale getirdi.
“Devrim döneminde yetişen nesil, tekrar baskıcı bir yönetime boyun eğmeyecektir.”
Suriye’nin özgür ve demokratik bir hale gelmesi kolay olmayacaktır. Ancak kesinlikle Esad rejiminin yönetiminden daha kötü olmayacaktır. Çünkü devrim döneminde yetişen ve şu an Suriye’yi özgürleştiren genç nesil, bir daha zulme ve baskıcı yönetimlere boyun eğmeyecektir. Suriye’nin yaraları beklenenden daha hızlı iyileşecek ve Suriyeliler edindikleri tecrübelerle ülkeyi yeniden inşa edecektir. Ancak, Suriye’nin bölünmesi konusunda endişelerim var. Özellikle PKK ve SDG’nin kontrol ettiği bölgelere dair. Amerika’nın bu grupları terk etmeyeceği açık. Onlar için bu gruplar bölgede ikinci bir İsrail gibi önemli bir stratejik unsur.
“Türkiye’deki ırkçılık, Suriye’ye dönme kararımda önemli bir etken oldu.”
Suriye’ye niçin geri döndünüz?
Halep’e dönme kararımı birkaç ay önce aldım. Yani bu kararı aldığımda daha Halep, HTŞ’ye geçmiş ya da Esed devrilmiş değildi. Dönme kararımın ana nedeni, Suriye’nin geleceğini inşa etmek ve kazandığım bilgi ve deneyimi Suriyeli gençlerle paylaşmaktı. Ancak Türkiye’deki ırkçılık durumu da önemli bir etken oldu. Özellikle İçişleri Bakanlığı ve Göç İdaresi tarafından sistematik hale getirilen ırkçılık, son zamanlarda dayanılmaz bir hal aldı. Bu ırkçılık sadece Suriyelilere değil, tüm yabancılara karşı yapılıyor. Uluslararası öğrenciler ve yatırımcılar da bundan etkileniyor. Ayrıca Türkiye’de artık kendime bir gelecek görmüyorum. Bir insanın katman katman inşa ettiği gelecek bir gecede yok edilebilir. Kayseri olaylarında olduğu gibi.
“Tüm Suriyeliler, kapılarını açtıkları için Erdoğan hükümetine minnettar.”
Tüm Suriyeliler, özellikle Erdoğan’ın hükümetine, kendilerine kapılarını açtıkları için minnettardır. Gelecekte Türkiye halkı bu durumu gururla hatırlayacak. Ancak, ne yazık ki, göç konusu devlet tarafından kötü yönetildi, ırkçılığın artmasına yol açtı. Bu durum, AKP’nin son 20 yılda çizdiği Türkiye imajına zarar verdi. Sadece Suriyeliler değil, tüm Araplar tarafından olumsuz karşılandı.
“Ben ırkçılığın Türkiye toplumunda derin bir kök salmadığına inanıyorum.”
Savaş sona erdiğinde ve Suriyeliler geri döndüğünde bu kötü dönem unutulacak ve Türkiyeli-Suriyeli ilişkileri yeniden stratejik bir düzeyde kurulacaktır. Ben ırkçılığın Türkiye toplumunda derin bir kök salmadığına inanıyorum.