Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum “Milli devletlere yönelik ontolojik bir tehdit söz konusu. Tüm milli devletler bakımından varlıklarını korumak ve sürdürmek temel öncelik oldu” dedi.
Nişanyan sözlüğe göre ‘ontoloji’ kelimesi Fransızca ‘ontologie’ yani varlıkbilim sözcüğünden alıntı. Bu sözcük Yeni Latince ‘ontologia’ sözcüğünden geliyor.
Türk Dil Kurumu (TDK) varlıkbilimini şöyle tanımlıyor: “Konu olarak eski Yunan felsefesinden beri ele alınan ve Aristoteles’in ‘ilk felsefe’ adını verdiği, var olanların özü üzerine araştırma yapan bilim; ontoloji: Varlık bilimi, var olanın varlığı ve genel var olma ilkeleri üzerine XVII’inci yüzyıldan beri kullanılan bir kavramdır.”
Uçum bugün X hesabından ‘Terörsüz Türkiye’ye geçişin dış ve iç sonuçları’ adlı bir yazı yayınladı. Yazıdan öne çıkanlar şöyle:
* Terörsüz Türkiye hedefinin dünyanın içinde bulunduğu durumu ve bölgemizdeki riskleri dikkate alan bir politika olduğu artık çok daha net görülüyor.
* Dünyada bugün hiçbir uluslararası kural ve kurum etkili değil. Açık güç çatışmaları ve her türlü savaşın olduğu bir kaos ortamı var. Milli devletlere yönelik ontolojik bir tehdit söz konusu. Tüm milli devletler bakımından varlıklarını korumak ve sürdürmek temel öncelik oldu.
* Türkiye, varlığına yönelik riskleri ortadan kaldırmak için özellikle 15 Temmuz 2016’daki gerici ve faşist Fetö’cü kalkışmayı ezdikten sonra emperyalizme karşı iç cephesini güçlendirecek adımları çok daha etkili bir şekilde atmaya başladı. Bir Devlet Politikası olan Terörsüz Türkiye hedefi de bu yöndeki bir hamledir.
* Terörsüz Türkiye’ye geçiş Türkiye’nin tam bağımsızlık ve anti-emperyalist mücadele sürecinde her alanda niteliksel bir dönüşüm sağlar. Türkiye’nin varoluş güvencesini bir üst seviyeye taşır, adil bir küresel düzen için gösterdiği çabayı çok daha etkili hale getirir.
* Öte yandan terör devleti ve soykırımcı İsrail’in bölgeye getirdiği yıkım, Türkiye’nin hem kendisi hem de bölge için çok daha güçlü olmasını zorunlu kılıyor.
* Terörsüz Türkiye’ye geçişle birlikte:
Bölgedeki emperyalist tehditlerle ve siyonist İsrail saldırganlığıyla mücadele olanakları artar.
Türkler, Kürtler, Araplar ve Farsların birliği üzerinden bağımsız milli devletlerin güçlenmesi ve eşit işbirlikleri kurulması imkanı doğar.
Bölgedeki tüm inanç, dil, kültür zenginliği tehdit değil tam tersine bölgesel ilişkilerin köprüsü olur.
Türkiye öncülüğünde bölgesel işbirliklerinin gelişmesine Kürtlerin dört ülkedeki varlığı büyük katkı yapar.
Bölgenin tüm halklarının Türkiye’yle birlikte hareket etmesinin, ticari işbirliğinin, serbest dolaşımın, ekonomik, sosyal ve kültürel bütünleşmenin, bölgesel birliklerin koşulları daha somut oluşur.
Her ülkenin birliğini ve bağımsızlığını esas alan, özgünlüğünü gözeten, genel çerçevesinde mutabakat sağlanmış ortak bir bölge hukuku inşa etmek mümkün hale gelir.
* En önemlisi terör vesayetinden kurtulan aktörlerin bağımsız demokratik siyaset yapma imkanına kavuşmasıdır. Bu imkanın kıymetini bilmek ve doğru değerlendirmek son derece önemlidir.
* Terör riskinin ortadan kalkması demokratik siyasetin fikri alanını genişletir.
* Sonuç olarak Türkiye’nin öncülük yapacağı Bölgenin, bu yüzyılda oluşacak yeni küresel sistemde, belirleyici güçlerden biri olması için Terörsüz Türkiye’ye geçiş adı verilen bu devrimci dönüşüm dönemi tayin edici olacaktır.