Gazeteci Ceyhun Bozkurt, son günlerde AK Parti İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu yapılan saldırıların nedenini yazdı.
Gazeteci Bozkurt, “Soylu’ya saldırının 3 hedefi” başlıklı yazısı şöyle:
“Son günlerde yoğun bir şekilde bir önceki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya aynı merkezler tarafından yeni ve şiddetli bir saldırı başlatıldı.
Durup dururken başlayan bu saldırının başka unsurları da var.
Saldırıya, destekledikleri unsurlara vs. birazdan detaylı bakacağız ama kitabın ortasından şu sözü söyleyelim:
Süleyman Soylu’ya saldırının üç ana hedefi var:
1- Süleyman Soylu’dan 31 Ağustos 2016’dan itibaren 2023 yılı Haziran ayına kadar yürüttüğü İçişleri Bakanlığı görevindeki icraatları nedeniyle intikam almak.
2- Siyasette kulis dedikoduları çoktur. Bu kapsamda yeni görevlendirme konusu, birçok isimde olduğu gibi ve kendisi bu iddiaları reddettiği halde, Süleyman Soylu için de gündeme geliyor. Olası yeni bir görevlendirmenin önüne geçmek.
3- Bu madde çok önemli:
Süleyman Soylu’nun birinci maddede aktardığımız icraatları, özellikle FETÖ, PKK başta olmak üzere terörle mücadelesi, ABD’ye karşı anti emperyalist duruşu vs. emperyalist merkezleri ve tetikçilerini çok rahatsız etmişti. Bu tetikçiler eliyle gelecek nesil siyasetçilere “Bize yaklaşımınız Soylu gibi olursa ona yaptığımızı size de yaparız” mesajı veriliyor.
Yani ABD’ye darbe yapsa bile karşı çıkmayın, terörle mücadele etmeyin, bizim kontrolümüzdeki abilerinizi dinleyin vb.
Özetle hedefler bunlar…
Neler söylemediler ki?
Ciddi iftiraların yanı sıra Süleyman Soylu’nun her yerde mülk sahibi olduğu yalanları havada uçuştu.
– Urla’da yazlığı olduğu söylendi. Oysa bırakın yazlığı olmasını, hayatında Urla’ya hiç gitmemişti.
– İstanbul’da 3 milyon dolara villa aldığı söylendi. Gerçeği açıkladı:
“On beş yıldır Bahçeşehir’de oturuyorum. Allah izin verirse de oturmaya devam edeceğim.. Evi bir yılı aşkın süre önce terör örgütlerine ve organize suç örgütlerine hedef gösterecek şekilde yine sizler tarafından ifşa edilen oğlum, Çekmeköy’deki başka bir eve tadilatı karşılığında kiracı olarak taşınmak istedi. Şimdi onu da ifşa ettiniz. Örgütçü arkadaşlarınıza söyleyin, şimdi oraya da taşınmayacak.”
– 15 Temmuz saldırısının, terörün arkasında olduğunu söylediği ABD tarafından “istenmeyen adam” ilan edilip, yaptırım uygulanan Soylu’nun Los Angeles’te evi olduğu bile söylendi. Bu da yalandı.
– Ayrı bir soruşturmada hedef alınan (bu ifademin nedenini, daha önceki bir yazımda kısaca aktarmıştım. İlerleyen bölümde biraz detaylandıracağım) hedef alınan Dilan-Engin Polat çiftiyle bile ilişkilendirildi. Oysa Süleyman Soylu bu çifti tanımıyordu. Sadece o çiftle görüşen kişi, o sırada Süleyman Soylu’nun yanındaydı. Sadece selam vermişti. (Bu bizlerin de çoklukla başımıza gelen bir olaydır). Yani bu da yalandı.
Bunlar sokak ağzıyla söylenen yalanlar, iftiralar, tetikçiliklerdi. Bir de başka yönlü tetikçilik yapıldı.
Suç örgütleriyle, suçlularla veya başka soruşturmalarla bağlantısı olduğu yalanları servis edildi.
Şimdilerde Kıbrıs merkezli iftiraların, yalanların hedefinde:
Yalan şu:
Süleyman Soylu, KKTC’de bir cinayet sonucu öldürülen Halil Falyalı’dan her ay 20 milyon dolar alıyormuş.
Kaynak kim?
Yıllarca Falyalı’nın yanında finansçı olarak yer aldığı iddia edilen Cemil Önal.
Ne diyor?
Soylu’ya 20 milyon dolar vermiş.
Miş miş miş….
İlk olarak Bugün Kıbrıs gazetesinden Ayşemden Akın’a söylediği yazılsa da ilk gündeme getirenlerin başında şaşırmayacaksınız Fetullahçı firari militanlar var. Önce Cevheri Güven isimli firari FETÖ militanı bir ses kaydı olarak yayınladı. Ardından yine Fetullahçı terör ve istihbarat örgütü FETÖ’nün firari militanlarından Abdullah Bozkurt, örgütün yurtdışı merkezli yayın organı Nordic Monitör’de bu yalanı dile getirdi. Bu propaganda paçavrasında 23 Şubat 2023’teki sözde yazısında Bozkurt Güven’e de atıf yaparak yalanı tekrarladı.
Yine çok sayıda yabancı merkeze bu konuda yazılar yazdırıldı. Servis yaptırılan yerlerden biri aralarında FETÖ’cü Cevheri Güven’in olduğu yaklaşık 20 kişinin katkı (!) sunduğu “Organized Crime and Corruption Reporting Project- Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi (OCCRP). Bu yapı, ağırlıkla Batılı devletlerin hedef aldığı ülkeleri ve yapılanmaları hedef alan yayınlarıyla dikkat çekiyor ve bu kapsamda fonlanıyor.
Buradaki 13 Şubat tarihli sözde bilgilendirmenin ardından 14 Şubat’ta Times of Malta isimli sitede benzer bir yayın yapılıyor. BU iki yayında Süleyman Soylu’nun isminin geçmemesi de dikkat çekici.
Ardından CHP Genel Başkanı Özgür Özel, aynı söylemlerle yalanları gündeme taşıdı.
Tek bir doğrulama, teyidin olmadığı sözlerin yıllardır Türkiye’ye yönelik psikolojik harp yürüten merkezlerden çıkması, aynı merkezlerin bu saldırıyı yönetmesi ve tam da bu sırada yeni yalanlarla piyasa sürmesi dikkat çekici.
Ama aktardığımız gibi 3 nedenden dolayı Soylu’nun hedef alındığı açık.
Devam edeceğiz…
***
Polat çifti davası
Geçenlerde bir cümle de olsa bu davadan bahsetmiştim. Gizli tanık ile ilgili bazı duyduklarım, soruşturma ilk açıldığında benim de yaşam tarzlarına tepki gösterdiğim çift üzerinden başka bir oyunun kurgulandığını göstermekte.
Az önceki satırlarda da Süleyman Soylu’yla tek bir teşriki mesaisi olmadan ilişkilendirilmeye çalışıldığını aktarmıştım. Yalanı bilerek bize aynen Zekeriye Özlerin yaptığı gibi gerçekmiş gibi yutturmaya çalıştılar.
Neden?
Beni tanıyanlar bilir. Bir konuda detaylı araştırma yapmadan yazmam. Araştırıyorum. Konuyla ilgili sadece şu soruları ortaya atmayı uygun görüyorum:
-Bu dava, Sinan Ateş cinayeti ve Ayhan Bora Kaplan soruşturmaları gibi bir kumpas davası mı?
-Soruşturmayı yürütenlerin Adnan Oktar yapılanmasına ve hatta Zekeriya Öz gibi FETÖ militanlarına, yani kumpas süreçlerine kadar uzanan akrabalık ilişkileri var mı?
-Neden bu soruşturmalarda aynen Fetullahçı teröristlerin kumpasları gibi Emniyet-Yargı ve Medya ayağında hep aynı isimler karşımıza çıkıyor?
-Bir tane olan Gizli Tanık nasıl bulundu? Sorgusunda anormallik yaşandı mı, hukuka aykırılık, özetle suç işlendi mi?
-Bu çiftin yasa dışı bahis ile ilgili suç işlediği kanıtlandı mı?
Kanıtlanmadıysa mutlaka cezalandırılması gereken vergi kaçırmanın cezası nedir?
Yaşam biçimleri olarak çokça eleştirdiğim bu çiftin davasında anormallikleri öğrenince bakış açımda bazı değişiklikler olduğunu söyleyebilirim.
Bunu da detaylandıracağım.
