Pew Araştırma Merkezi’ne göre Türkiye’de halkın yüzde 82’si iklim değişikliğinden bireysel olarak zarar görmekten endişeli. En büyük kaygı kuraklık ve susuzluk olurken, sıcak hava dalgaları yeterince ciddiye alınmıyor. Farkındalık yüksek olsa da bireysel önlem alma isteği düşük; uzmanlar, bunun devlet öncülüğünde çözüm beklentisi ve yanlış bilgilendirmeyle ilişkili olduğunu belirtiyor.
Pew Araştırma Merkezi’nin sekiz orta gelirli ülkede yaptığı yüz yüze ankette, Türkiye’de her 10 kişiden 8’i (yüzde 82) iklim değişikliğinden bireysel olarak zarar görmekten endişe ediyor. En büyük kaygı ise kuraklık ve susuzluk.
T24’ün aktardığına göre, kuraklık/susuzluk endişesi 2015’te yüzde 35 iken bugün yüzde 75’e yükseldi. Ankara Bilim Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü’nde öğretim üyesi olarak görev yapan Doç. Dr. Başar Baysal, bunun doğrudan yaşamı etkileyen su ve gıda güvenliği ile ilişkisine dikkat çekiyor.
Sıcak hava dalgaları yeterince ciddiye alınmıyor
Son yıllardaki büyük yangınlara rağmen sıcak hava dalgalarına yönelik endişe düşük. Baysal, yangınlarla sıcak dalgaları arasındaki bilimsel bağa dair farkındalığın zayıf olduğunu ve basit açıklamaların (farklı grupları suçlayan söylemler) öne çıktığını belirtiyor.
Farkındalık yüksek, davranış değişimi düşük
Türkiye’de iklim tehdidine dair farkındalık yüksek olsa da bireysel yaşam değişikliği konusunda gönüllülük yüzde 57. Diğer ülkelerde bu oran yüzde 80 seviyesinde. Baysal’a göre bu, “devlet öncülüğünde tedbir” beklentisi ve son dönemdeki dezenformasyon dalgasıyla (ör. “yapay et”, “tarım arazilerine el konulacak” iddiaları) bağlantılı olabilir.
Uluslararası çözüme güven düşük
Türkiye’de uluslararası toplumun iklim sorununu çözebileceğine olan inanç, anketteki diğer ülkelerden daha düşük. Baysal, bunun hem tarihsel-siyasal algılarla hem de “iklim küresel komplodur” yönündeki yanlış anlatılarla ilişkili olabileceğini söylüyor.
Kim daha çok sorumlu?
“Kim daha fazla çaba göstermeli?” sorusunda ülkeler çoğunlukla daha çok kirletenlerin sorumlu olduğunu düşünürken, Türkiye ve Hindistan’da “daha zengin ülkeler” vurgusu öne çıkıyor. Baysal, tartışmanın tarihsel sorumluluk ekseninde ele alınması gerektiğini hatırlatıyor.
Gençler daha istekli
Yüz yüze yapılan araştırmada gençlerin hem farkındalığının hem de bireysel adım atma isteğinin daha yüksek olduğu görülüyor. Eğitim seviyesi yükseldikçe gönüllülük artıyor.
T24’ün haberine göre, Türkiye dâhil, tarihsel sorumluluğu düşük ülkelerde bile iklim farkındalığının yüksek olması sevindirici; iklim şüpheciliği düşük.
Ancak teknik dilin baskınlığı, yanlış bilginin etkisini artırabiliyor. Baysal, bu nedenle anlaşılır iletişim ve politika tasarımının önemini vurguluyor.

