Veryansın Tv yazarı Erdem Atay, Medyascope’un sahibi Ruşen Çakır’ın Abdullah Gül, FETÖ, Menzil ilişkilerini açığa çıkardığı analizinde fonlandığı kurumları da sıraladı.
İşte Atay’ın “Ruşen Çakır’ın kapağı” başlıklı yazısı şöyle;
“FETÖ’nün en azgın olduğu dönemlerdi.
14 Şubat 2011’de Türkiye yeni operasyona uyanmıştı.
FETÖ’cü savcı Zekeriya Öz, Odatv’ye operasyon başlatmıştı. Herkes tabii ki şoke oldu!
Gazeteciler gözaltına alındı.
İşte bu operasyondan tam 28 gün önce bir gazeteci, böyle bir operasyon olacağını öğrenmiş ve bu operasyonda kendisinin de gözaltına alınacağı bilgisini almıştı.
Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Başdanışmanı ve çok sevdiği dostu Ahmet Sever’i aradı.
“Acilen konuşmamız lazım ama yüz yüze”, diyerek telefonu kapattı.
Telefonu kapatır kapatmaz, İstanbul’dan uçağa atlayıp Ankara’ya geldi. Ahmet Sever ile görüştü.
İlk söylediği şey, “Beni tutuklayacak, kurtar beni” cümlesi oldu.
Ahmet Sever hemen devreye girdi, “Tamam Cumhurbaşkanı Gül’e iletiyorum” dedi.
Gül bilgiyi alır almaz, doğrulattı ve Ahmet Sever’e son gelişmenin bilgisini verdi:
“Evet bilgi doğruymuş, ben müdahale ettim, ona dokunmayacaklar. Söyle ona emniyetten bazı kişilerle irtibatlı haldeymiş, onlarla irtibatını kessin.”
Gül ekledi: “Bundan sonra onu bizim uçağa alalım, sahip çıkalım.”
Operasyondan 28 gün önce Gül’ün kurtardığı bu gazeteci kim mi?
Ruşen Çakır!
Arkadaşlarına operasyon yapılırken izleyen Ruşen Çakır, kendini kurtardıktan sonra Gül’ün uçağından da inmez oldu!
İşte budur Ruşen Çakır!
***
Geçen gün Nihat Genç ile Muharrem İnce’nin görüşmesi sonrası fotoğrafı paylaşıp, ‘Ortadoğu’da kartlar yeniden karılıyor…’ diyerek kendi çapında dalga geçtiğini sanıyordu.
Bu görevli ‘tam bağımsız’, ‘sivil’ gazeteciyi tanıyın artık diye yazıyorum.
Yazı sonrası beni de engelleyecektir, en çok da ona üzüleceğim!
***
Öncelikle hayırlı olsun Ruşen Bey!
Son haftalardaki programlarınızda yeni sponsor aldığınızı görüyorum. Çok şıksınız!
Boyner sizin kıyafetlerinize sponsor olmuş!
‘Sarsılmaz’ etki yaratan kanalınız Medyascope’un sırası geldi çünkü. Açılım başladı. Şık olmanız lazım!
Şıklığınızı bile fonlara borçlu olan zavallı bir halde dalganızı geçiyorsunuz öyle mi?
***
Son hafta konuk aldıklarına bile baksak yeter aslında…
Ali Bayramoğlu, Mümtazer Türköne, Altan Tan, Orhan Kavuncu, İdris Baluken, Gökhan Bacık, Mehmet Altan, …
E artık devir yine sizin devriniz… Açılımla ilgili operasyon emri verildi ondan çok rahatsınız.
Başlarsınız yine Kandil’le söyleşi yapmaya…
Hani mesela Murat Karayılan, Duran Kalkan ve Cemil Bayık’la Kandil’de röportaj yapmıştın. Terör örgütünün söylemek istediği her şeyi söylemesine vesile, yapmak istediği propagandaya da yardımcı olmuştun.
Yine bekliyoruz…
Yıllardır Türkiye ‘Öcalan’ın realitesini tanımak zorunda’ deyip deyip durdun. Şimdi çok mutlusun.
Zaten 2004’ten beri sözde Kürt sorunu üzerinde durdun. Kitaplar, yazılar yazdın, programlar yaptın.
‘Türkiye mozaiktir’ sözü üzerinden ne kadar etnik ve mezhep varsa onların sözcülüğünü yapıyorsun şimdi de.
Tek sorunun Türklerle… Türk denilince, ulusalcı ya da cumhuriyetçi denilince tüylerin diken diken oluyor. Sana göre bu ülkede herkes var bir tek Türk yok!
‘Vallahi de billahi de Atatürkçü değilim’ benzeri sözleri defalarca söyledin, her fikre sonsuz özgürlük sunarken, Kemalizm diyen adamı görünce pitbul gibi saldırdın.
Nice adamları alıp konuşturdun kanalında… Mavi Vatan düşmanlığı yaptırdın, Veryansın Tv’yi ve Cem Gürdeniz’i Amerika’ya operasyon yapsınlar diye şikayet ettirdin. Kayıtlar senin kanalında…
***
Gazetecilik hayatın ‘Kürt hareketi’ne destekle geçti. ‘Kürt sorunu’ bitse söyleyecek tek sözün kalmayacak ama o zaman da başka bir konu verirler kucağına… Onunla oynarsın.
Solcuyum der, emperyalizme hizmet edersin.
Mesela Soros’un TESEV’i olan vakfın talimatıyla imam hatip liseleriyle ilgili raporlar hazırladın. TESEV’de Demokrasi Sivil Toplum ve İslam Dünyası programını yönettin.
Çok normal tabii… Yine Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın danışmanları arasıdaydın.
***
FETÖ’cü değilsin biliyorum. Ama bu senin FETÖ’ye hizmet etmediğini gösterir mi?
Zaten ‘Devletle FETÖ arasındaki kavgada taraf tutmuyorum’ diyen sen değil misin? ‘FETÖ demem, cemaat demeye devam ederim’ diyen sen değil misin?
Hrant Dink davasını hatırlıyor musun mesela?
Davanın neden Ergenekon davasına bağlanmadığına isyan etmiştin, ağıt yakmıştın.
FETÖ’cülükten kendisini arındırmaya çalışan Fehmi Koru’yu her gün konuşturuyor, Türk milletine tüm kinini kusması için ona alan açıyordun.
E tabii Abdullah Gül cumhurbaşkanı olsun istemiştin.
Ortadoğu’da kartları yeniden karmak için Abdullah Gül’e söylemediğin övgü sözleri kalmadı. Aday olmayınca da yıkılmıştın…
Hatta öyle ki, Abdullah Gül bile aday olmadığına senin kadar üzülmemiştir. O kadar yani!
***
Menzil tarikatına da nasıl yanlamıştın Ruşen Çakır?
Hatırlar mısın, “Menzil çok temkinli giden bir cemaat. Fetullahçılar gibi organize bir şekilde devlete sızmayı düşünmüyorlar” demiştin.
Menzil’i FETÖ’den ayırmaya çalışmıştın. Şimdi Menzil devletin her yerinde ama sen yoksun Ruşen Çakır!
Neden yoksun biliyor musun?
Çünkü senin Menzil Şeyhi Saki Erol ile dostluğun var da ondan. “Derdimizi kimseye anlatamıyoruz, kimseyle de anlaşamıyoruz” diyen Saki Erol bir söyleşisinde şunları söylemişti:
“Dostum diyebileceğim görüştüğüm bir Ruşen Çakır var. Gerçekten beğeniyorum onu. Bazen Menzil hakkında da bir şeyler yazıyorlar. Yazı hakkındaki görüşü sorduğunda yüzde 90 doğru, yüzde 10 yanlış diyorum. O kadar da bizden olsun diyorum. Bazen şakalaşıyoruz. İşini iyi yapan bir gazeteci.”
Bakıyorum da Medyascope’a, hala dostluğunuz devam ediyor Ruşen Çakır! Kardeş kavgasına giren Menzil’de tarafını belli etmişsin, özel haber üstüne özel haber yapmışsın Saki Erol ile ilgili.
Aman ne güzel Saki Erol… Aman bak siyaset yapmayacak, siyaset konuşmayacak aman ticaret konuşmayacak dergahta diye…
Dostuna selam söyle Ruşen Çakır. Onlar da yıkılacak!
***
Henri Barkey, Graham Fuller… Onlar da senin arkadaşın! Hatta öyle ki, Fuller’in bulunduğu düşünce kuruluşunda görev yapan Gönül Tol ve yıllarca Today’s Zaman gazetesine yazılar yazan Ömer Taşpınar üzerinden bu ülkeye defalarca operasyon çektin. Tol ve Taşpınar Medyascope’u Amerika’nın sesi gibi kullanıyordu. Hala da öyle…
Onlar da CHP’den kaçıp ABD’ye giden CIA’nın kucağına oturup FETÖ’yle iş tutan Aykan
Erdemir’in arkadaşları…
Ama sen yabancılamazsın bunları… Taraf gazetesinde Türk ordusuna en büyük operasyonları yapan Yasemin Çongar bile senin çok iyi arkadaşındı.
2004 yılında Amerika’ya gittiğinde kimlerle görüştüğüne bir bakmak lazım. Başka arkadaşlar edindin mi?
Ya tabii… Nasıl unuttum!
Kemal Dervişlerle, İsmail Cemlerle ve hatta ve hatta Beykoz Konakları sahibi Hüsamettin Özkanlarla gittin parti kurdun… Kemal Derviş çekilince, ortada kaldın.
Daha ne olsun!
Aslında o zaman Ortadoğu’da kartlar yeniden karılmıştı Ruşen!
Derviş ve Özkan ile Amerikancılığın en ileri karakolu olacaktınız da başaramadınız.
***
Evet… ABD’de arkadaş edinmiş olmalısın… Başka türlü kanalına bu kadar fonu bulamazsın!
Sıralayayım mı?
* Chrest Foundation
* European Endowment for Democracy
* Heinrich Böll Stiftung
* Openaid
* SIDA (The Swedish International Development Cooperation Agency)
* Norveç Dışişleri Bakanlığı Hibe Portalı
* National Endowment for Democracy
* Avrupa Birliği
Hepsi seni fonluyor… Milyon milyon akıtıyor.
Bir konuşmanda ‘Patreon’dan (vatandaşlardan gelen destekler) aldığımız ücret çok cüzi’ demiştin!
Bu cümleyi söylediğin vakit sadece Patreon’dan sana 8 bin dolar geliyordu.
Çok cüzi olan para bu… 8 bin dolar!
Yetmemiş olacak ki, kampanya yapıp Ekşi Sözlük’ü bile kendine bağlamıştın.
Milyonlar gelince de zaten kimlerin parasını aldıysan onların sözcülüğüne soyundun.
***
Daha yeni…
Ekrem İmamoğlu seni Roma’ya götürdü. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin Roma’daki anlaşmalarını haber yapmanız için…
Haber de yapmadın ama gittin. Gitmekle kalmadın, eşini de götürdün.
‘Hangi parayla?’ diye bir soru bile sormadın.
Senin ve eşinin Roma parasını bu millet ödedi ama sen Ekrem İmamoğlu’na çalışacaksın!
Çaren yok!
Gittin bir kere!
***
Ha unuttum!
Ortadoğu’da kartların yeniden dağılatacağı bir süreç vardı…
Çok sevdiğin ve program yaptığın Levent Gültekin’in cumhurbaşkanlığı adaylığı…
Eğer Gültekin Cumhurbaşkanlığını kazansaydı, kartları yeniden dağıtacaktın. Ama kılpayı(!) kaybetti. Kartların ortada kaldı!
O dönemlerden hatırlıyorum konuşmalarını…
Levent Gültekin’in cumhurbaşkanı olmasını istedin ve destek verdin.
Eminim onda da Gültekin’den fazla üzülmüşsündür.
***
Öngörülerinle ünlüsün…
Hiçbir öngörüsü çıkmayan bir gazeteci olarak tarihe ismini altın harflerle kazıyorsun…
***
Bak Ruşen Çakır!
Hayatını tam bağımsızlık için harcamış insanlara laf ederken on kere düşüneceksin! Yoksa seni
KAPAK ederler…
Kapak demişken aklıma geldi…
Yıl 1986.
Mart ayı…
YÖK’ün kurucusu İhsan Doğramacı’yla ilgili Nokta dergisi bir kapak düşünüyor. Toplantılar yapılıyor, fikirler alınıyor sonunda bir karara varılıyor.
İhsan Doğramacı, İstanbul Üniversitesi’nin meşhur kapısına tuvaletini yaparken bir görsel kullanılmasına karar veriliyor.
Ancak önce fotoğrafa ihtiyaç var. Birinin pantolonunu ve külodunu indirip bir yere oturması lazım.
Genç bir muhabir belirleniyor. Genç muhabir pantolonunu ve külodunu sıyırıyor ve bir kütüğün üstüne oturuyor. Fotoğrafı çekiliyor.
O fotoğraftaki kişinin yüzü İhsan Doğramacı yapılıyor, kütük de İstanbul Üniversitesi’nin giriş kapısı olarak düzenleniyor. O kütüğe oturan sensin Ruşen Çakır…
O şanslı muhabir sendin!
Yüzüm görünmezse kabul ederim dedin! Ama biz senin mabadından tanıdık!
O fotoğraftaki mabat senin mabadın!
Allah’a şükür, dalga geçtiğin hiç kimse pantolonunu ve kilodunu indirip, birinin kütüğüne oturmamıştır.
Fonlanıp, fonlayanların sözcülüğünü yapmamıştır.
Kütüğe oturanlar mı…
Onlar kütükten kütüğe hop oturup hop kalkıyor!
***
Şimdi kartları yeniden karabilirsin Ruşen Çakır!”