İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, artık rekabet gücünü sadece fiyat ve kalite değil; kaynakların ne kadar verimli kullanıldığının da belirlediğini söylerken, “Uluslararası ticarete yönelik düzenlemeler bu yeni rekabet paradigmasını çok net ortaya koyuyor. Üretim gücü, girişimci ruhu ve insan kaynağı ile Türkiye sanayisi bu dönüşümün önemli bir oyuncusudur” dedi.
İstanbul ile bölgesel ve küresel düzeyde işbirliğini güçlendirmek ve döngüsel dönüşümü hızlandırmak amacıyla İstanbul Sanayi Odası (İSO), UNDP ve Team Finland ortaklığında; Hollanda, İsveç, Danimarka Başkonsoloslukları ile Norveç Büyükelçiliği iş birliğiyle düzenlenen “Döngüsel Ekonomi Forumu İstanbul” dün gerçekleştirildi.
“Mesafeleri Aşmak: Döngüsel Ekonomi için İş Birliği” teması ile düzenlenen forum, Finlandiya İnovasyon Fonu Sitra tarafından yürütülen Dünya Döngüsel Ekonomi Forumu’nun (WCEF) resmi bölgesel etkinliği niteliğini taşıyor.
Forumun açılış konuşmasını yapan İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, iklim değişikliği ile mücadelede farkındalık yaratma ve daha sorumlu hareket etme konusunda yeterli ilerlemenin halen sağlanamadığını söyledi. İklim değişikliğinin etkilerinin giderek daha fazla hissedildiği bir yılı tamamlamak üzere olunduğunu vurgulayan Bahçıvan, “Üzülerek ifade etmek isterim ki önümüzdeki yıla da bu anlamda umutla bakmakta zorlanıyoruz” dedi.
“Geleceğe borçlanıyoruz…”
Doğal kaynak tüketiminin gezegenin sınırlarının ötesine geçmiş durumda olduğuna işaret eden Bahçıvan, “Üretim ve tüketim sistemlerimiz, doğanın yenilenme hızına yetişemiyor ve geleceğe borçlanıyoruz. Bu durum çevresel olduğu kadar ekonomik bir kırılganlığın da göstergesidir. Çünkü üretimin ana unsurlarından olan enerji, su, arazi ve hammadde, küresel değer zincirlerinin, ticaret dengelerinin ve sürdürülebilir kalkınma stratejilerinin de kalbinde yer alıyor. Rekabet gücünün geleceği ise bu kaynakları koruyan ve yenileyebilen ekonomiler arasında şekilleniyor” ifadelerini kullandı.
Süregelen dönüşümde sanayinin, döngüselliğin motor gücü olarak öne çıktığına işaret eden Bahçıvan, bu dönüşümün Türkiye için de büyük bir fırsat sunduğunun altını çizdi.
‘Döngüsel’e yatırım markanın geleceğine yatırım demek
Kısa bir süre önce yürürlüğe giren 2025-2028 Ulusal Döngüsel Ekonomi Stratejisi ve Eylem Planı’nın önemine değinen Bahçıvan, şunları söyledi: “Biz sanayiciler, Türkiye’nin üretim kapasitesi, mühendislik gücü ve bölgesel konumuyla, Avrupa’nın yeşil tedarik zincirlerinde stratejik bir ortağı olduğunun bilincindeyiz. Bunun için uluslararası iş birliklerini derinleştirmek, ortak AR-GE projeleri geliştirmek ve yeni finansal modeller oluşturmak büyük önem taşıyor. Yeşil tahviller, sürdürülebilir krediler, etki yatırımları, karbon piyasaları gibi yeni araçlar; sanayimizin dönüşüm maliyetinin finansmanına katkıda bulunacak.
Bugün artık rekabet gücünüzü sadece fiyat ve kalite değil; kaynakları ne kadar verimli kullandığınız da belirliyor. Başta Avrupa Yeşil Mutabakatı olmak üzere uluslararası ticarete yönelik düzenlemeler bu yeni rekabet paradigmasını çok net ortaya koyuyor. Üretim gücü, girişimci ruhu ve insan kaynağı ile Türkiye sanayisi bu dönüşümün önemli bir oyuncusudur. Atıktan hammaddeye, paylaşımdan hizmet ekonomisine uzanan geniş bir yelpazede, ekonomik ve toplumsal değer yaratma potansiyeli taşıyan bu dönüşüm, aynı zamanda yeni iş modelleri, yeni beceriler ve yeni istihdam alanları da yaratacaktır. Bu nedenle döngüsel ekonomiye yatırım yapan her sanayici, doğaya olduğu kadar markasının geleceğine ve ülkesinin rekabetçiliğine de yatırım yapmaktadır.”
Malzeme yeniden kullanım oranı: Türkiye’de %4, AB’de ise %12
Forumun açılışında konuşan Finlandiya Büyükelçisi Pirkko Hamalainen, Türkiye’nin başlattığı Ulusal Döngüsel Ekonomi Stratejisi ve Eylem Planı’na dikkat çekerek, “Bu plan, Türkiye’nin sanayi inovasyonunu güçlendirme ve küresel değer zinciri eğilimleriyle uyum sağlama hedefinde önemli bir kilometre taşı” dedi.
Dünya Bankası’nın Türkiye Döngüsel Ekonomi Geçişi Raporu’na değinen Hamalainen, “Türkiye’de kişi başı yıllık yerel malzeme tüketimi yaklaşık 13 ton iken, AB ortalaması 14 ton. Malzeme yeniden kullanım oranı, yani geri kazanılan ve yeniden kullanılan malzemelerin payı, yalnızca yüzde 4 civarındadır; bu oran AB ortalaması olan %12’nin oldukça altındadır. Bu oranı küçük bir miktar bile artırmak, ekonomik ve çevresel açıdan büyük etkiler yaratacak” dedi.
Hamalainen, “Dünya Bankası tahminlerine göre döngüsel ekonomiye geçiş, Türkiye’nin sanayi kaynaklı sera gazı emisyonlarını yüzde 15’e kadar azaltabilir ve geri dönüşüm, yeniden imalat ve paylaşım hizmetleri gibi sektörlerde 150 bin yeni iş yaratabilir. Bu veriler, döngüsel ekonominin yalnızca çevresel bir zorunluluk değil, aynı zamanda rekabet, dayanıklılık ve istihdam için bir ekonomik strateji olduğunu ortaya koymaktadır” diye konuştu.

