ABD Başkanı Donald Trump’ın, 9 Temmuz’a kadar rekabetçi ticaret anlaşmaları imzalanması yönündeki baskısı, küresel tedarik zincirlerinde ve jeopolitik dengelerde köklü değişimlere yol açıyor. Bloomberg analistleri ve alanında önde gelen üç ekonomist, bu baskının uzun vadeli etkilerine odaklanarak 2030 yılına kadar gerçekleşebilecek dört olası küresel ticaret senaryosu ortaya koydu.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, 9 Temmuz’a kadar rekabetçi ticaret anlaşmaları imzalanması yönündeki baskısı, küresel tedarik zincirlerini ve jeopolitik dengeleri yeniden şekillendiriyor. Bloomberg analistleri ile üç önde gelen ekonomist, bu sürecin dünya ticaretine etkilerini analiz ederek 2030’a kadar ortaya çıkabilecek dört olası senaryoyu ortaya koydu.
Bu senaryolar arasında;
“Devam et ve sakin ol” başlığıyla tanımlanan, ABD’nin yeniden uluslararası ticaret kurallarına döndüğü düzen,
“ABD − Dünya + 1” ile tarif edilen, Washington’ın daha da içe kapanarak korumacılığı benimsediği yapı,
“Bloklar Çağı” olarak adlandırılan, G-7 öncülüğünde bölgesel anlaşmaların öne çıktığı çok kutuplu sistem
ve “AB +, BRICS +, ABD” şeklinde tanımlanan, üç ayrı güç bloğunun çatışmacı biçimde öne çıktığı çok merkezli bir dünya düzeni yer alıyor.
Hangi yolun izleneceği, sadece Trump yönetiminin uygulayacağı tarifelerin kalıcılığına değil, aynı zamanda küresel aktörlerin Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) kurallarına bağlı kalıp kalmayacağına da bağlı.
ABD’de pazarlık maratonu
Trump yönetimi, ithalata yeni %10’luk cezai vergiler getirme tehdidini masada tutarak Canberra’dan Seul’e kadar başkentleri “son dakika” anlaşmalarına zorluyor. Hafta sonu da süren görüşmelerde takvim 1 Ağustos’a ötelenerek üç haftalık ek pazarlık alanı açıldı.
ABD, çelikten otomotive kadar stratejik kalemlerde “bire bir” anlaşmalar istiyor. Anlaşma yapılamazsa tarifeler 1 Ağustos’ta yürürlüğe girecek.
BRICS’e yeni tehdit
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika liderleri, savaş ve barış, ticaret ve küresel yönetişim başlıklarında ABD çizgisinden ayrışan ortak bir bildiri yayımladı. Trump ise BRICS’le “tam hizalanan” ülkelere ek %10 vergi uyarısı yapınca gelişen ülke para birimleri ve borsaları sert düştü.
“En iyi reçete hâlâ ‘sakin ol ve devam et’”
Ekonomist Robert Staiger “En iyi reçete hâlâ ‘sakin ol ve devam et’,” derken, Kimberly Clausing tarifelerin enflasyonu tetiklemesi hâlinde Washington’ın geri adım atabileceğine dikkat çekiyor. Josh Lipsky ise “Koruyucu ABD ortamı kalıcı” diyerek tarifelerin yeni başkan kim olursa olsun hemen kaldırılmayacağına inanıyor.
ABD hâlen küresel gayrisafi hasılanın yaklaşık %24’ünü oluşturuyor; bu oran II. Dünya Savaşı sonrasındaki %40+ seviyelerinin epey altında. Yine de tek başına dev bir pazar olarak tarifeleri küresel fiyatlara yansıtma gücüne sahip.
“Dünya düzeni, eksi bir”
Dünya Bankası ve OECD, Haziran projeksiyonlarında ABD tarifelerinin büyümeyi aşağı çekeceği uyarısı yaptı.
“Dünya Düzeni, Eksi Bir” senaryosunda Çin’in DTÖ’ye sadakat göstererek “kurallı” güç olma fırsatı var; fakat Pekin’in devlet sübvansiyonları ve teknoloji transferi politikaları buna engel olabilir.
G-7 Bloku teknoloji, yapay zeka ve yeşil enerji kurallarını DTÖ dışında belirleyebilir; bu da Türkiye gibi orta gelirli ülkeleri taraf seçmeye zorlar.
Üç büyük bölgesel blok oluşması en kötü senaryo mu?
Ekonomist Paul Krugman’ın 1989 tarihli modellemesine göre, üç büyük bölgesel blok oluşması (AB +, BRICS +, ABD) küresel refahı en çok düşüren sonuç. Çünkü blok içi tarifeler sıfıra inerken, bloklar arası bariyerler yükselir; kaynak dağılımı verimsizleşir, tüketici fiyatları artar.
Yeni ticaret senaryolarında Türkiye’nin durumu
Tedarik Zinciri: AB + veya G-7 blokları içinde “köprü ülke” rolü Türkiye’ye stratejik avantaj sağlayabilir.
Yatırım: ABD ile AB’nin kuralları ayrışırsa, çok uluslu yatırımcılar Türkiye’de “çift sertifika” arayabilir.
Dijital Ticaret: Teknoloji kuralları G-7 ekseninde yazılırsa, Türkiye’nin patent, veri ve yapay zekâ mevzuatında uyum baskısı artacak.
Sonuç
Trump döneminin “kendin pişir, kendin ye” ticaret yaklaşımı, küresel düzeni geri döndürülmesi zor bir patikaya soktu. 2030’a giderken oyunun kuralı, Washington’ın korumacılıkta ısrar edip etmeyeceği ve dünyanın DTÖ’ye ne kadar sahip çıkacağıyla belirlenecek. Tek bir ülkenin —ABD’nin— tercihi bile, üç ayrı kutuplu sisteme sürüklenmek ile eski kurallara dönmek arasındaki farkı yaratabilir.