Edirne Cezaevi’nde tutuklu eski HDP eş genel başkanı Selahattin Demirtaş ‘yeni paradigma’yı yazdı: “Türkiye Cumhuriyeti devleti hepimizin devletidir, nokta. Bu anlamda cumhuriyeti demokratikleştirme görevi de hepimizindir, nokta.”
PKK lideri Abdullah Öcalan, 27 Mart’ta PKK’ya ‘silah bırakma’ çağrısı yapmış, Kandil buna karşılık ‘ateşkes’ ilan ettiğini duyurmuştu.
Demirtaş daha önce Gazete Duvar’da kaleme aldığı yazısında sürece desteğini açıklamış ve şöyle yazmıştı: “Erdoğan, Bahçeli ve Öcalan… Allah hepsine uzun ve sağlıklı ömür versin ama hayatlarının son dönemecinde Orta Doğu barışı, tarihi Kürt-Türk barışı için inisiyatif almış bu üç liderin başarılı olabilmeleri için ben elimden gelenin fazlasını yapacağım.”
Eski HDP lideri bu kez Barış Araştırmaları Derneği’nin (Qad) sitesinde ‘yeni paradigma’yı kaleme aldı ve şöyle yazdı: “Kürtler de kendi kimlikleri, dilleri, kültürleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci sınıf yurttaşı, sahibi olacaklar. Geçmişteki gibi dillerini, kimliklerini saklamak zorunda kalmadan, fişlenmeden, ayrımcılığa uğramadan, korkmadan ve Kürt olarak, Kürt kalarak Türkiye Cumhuriyeti devletine entegre olacaklar.”
Süreçte ‘temkinli olma hali’ olduğunu belirten Demirtaş, bunu da iki nedenle açıkladı: “Son yüz yıldır devletin Kürtlere yaptıkları, Kürtlerin devlete isyanları nedeniyle iki taraf da birbirine güvenmiyor, güvenemiyor. Bu, tarihsel neden. Önümüzde önemli bir seçim ve anayasa değişikliği olasılığı var. Siyasi ittifaklar, kutuplaşmalar ve siyasi hesaplar nedeniyle de taraflar birbirlerine güvenmiyor. Bu da güncel neden.”
‘Korkma! Barış’ başlıklı yazının bir bölümü şöyle:
“Kürtler kendi ayrı devletlerini kuramadılar, Türkiye’nin her yerine yerleştiler, Türkiye’ye entegre oldular. Devlet de Kürtleri eritemedi. O halde Kürtlerin devlet talebini, devletin de bölünme korkusunu ortadan kaldıracak yeni paradigmanın en açık kavramsal içeriğini ortaya koyalım: Türkiye Cumhuriyeti devleti, Kürtlerin de devletidir.
‘Zaten öyle değil mi?’ diyen Türklerin ya da ‘Bu asla mümkün olmayacak’ diyen Kürtlerin itirazlarını anlamaya çalışarak şunları eklemeliyim: Kürtler de kendi kimlikleri, dilleri, kültürleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin birinci sınıf yurttaşı, sahibi olacaklar. Geçmişteki gibi dillerini, kimliklerini saklamak zorunda kalmadan, fişlenmeden, ayrımcılığa uğramadan, korkmadan ve Kürt olarak, Kürt kalarak Türkiye Cumhuriyeti devletine entegre olacaklar. Bu konularda zaten önemli mesafeler de kat edildi.
Birçok Kürt’e bugün için yaralar ve acılar halen sıcakken inanılmaz geliyor olsa da yeni paradigma budur ve her Kürt artık duygu, düşünce ve eylem düzeyinde kendini buna hazırlamalıdır. Türk kardeşlerimiz de kaygılanmak yerine tüm güçleriyle bu sürece sahip çıkmalıdırlar.
Devlet de artık tekçi resmi ideolojiyi tümden bir kenara atarak Kürtlere tüm kapıları sonuna kadar açmalı; Kürtlerin diline, kültürüne, kimliğine saygı duymalı, bunları anayasal ve yasal güvence altına alarak eşit yurttaşlık temelinde entegrasyona zemin yaratmalıdır.
Benim yeni paradigmadan anladığım budur, Erdoğan’ın ve Bahçeli’nin arkasında durduğu irade de Özel’in ‘Kürtlere devlet vaat ediyorum’ söylemi de Öcalan’ın çağrısı da budur.
Bu nedenle Öcalan kesin ve kararlı bir tavırla PKK’ye kendini feshetme çağrısı yapmaktan çekinmedi. Çünkü insan kendi devletine silah sıkmaz, sıkmamalı. Devlet de kendi asli yurttaşına ayrımcılık, zulüm yapmaz, yapmamalı. Cezaevlerini tıka basa doldurmamalı, kapıları bir an önce açmalı.
Yeni Türk-Kürt ittifakı bu temelde şekillenip gelişecek ve bu yeni durum Suriye, Irak ve İran Kürtlerini de olumlu etkileyecek. Artık hiçbir Kürt bulunduğu devletin de Türkiye’nin de karşıtı, düşmanı, tehdidi olmayacak. Türkiye gibi büyük ve güçlü bir devlet de esasında bütün Kürtlerin devleti olacak.
Bölgesel istikrarın, barışın, emperyal oyunları boşa çıkarmanın artık tek yolu budur. Suriye, Irak ve İran’da Kürtlerin hakları gelişecekse bu, Kürt-Türk ittifakıyla, Türkiye’nin dostluğunda ve güvencesinde olacak. Bu durum, Türkiye’yi de Kürtleri de Türkleri ve tüm bölge halklarını da büyütecek, güçlendirecek.
Artık kalıpları, ezberleri, korkuları yıkarak yeni olana doğru hep birlikte ilerleyeceğiz. Herkes buna hazır olmalıdır.
Türkiye Cumhuriyeti devleti hepimizin devletidir, nokta. Bu anlamda Cumhuriyeti demokratikleştirme görevi de hepimizindir, nokta.
Gerisini el birliğiyle, gönül birliğiyle adım adım hep birlikte inşa edeceğiz çünkü artık silah, kan, acı aradan çıkmıştır. Önümüzdeki tek engel, eskiye olan bağımlılığımızdır; onu da cesaretle, yeni olana evrilteceğiz.
Barışla hepimiz, hep birlikte kazanacağız.”