Sağlık Bakanlığı istatistiklerine göre 2024 hastane müracaat sayısı 1 milyar 47 milyon 877 bin 901. Yani kişi başına yılda ortalama 12,2 kez hekime gidiliyor.
Ankara Tabip Odası (ATO) yönetim kurulu açıklamasında “Çin nüfusu kadar hekime müracaatı bu sistem kaldıramaz” dedi.
ATO ‘Sağlık İstatistikleri Yıllığı 2024’ haber bültenindeki verileri değerlendiren bir analiz yayınladı.
Analizde Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun yıl içinde yaptığı bir konuşmasında “Sağlıkta Türkiye Yüzyılı’nı başlatıyoruz” dediği hatırlatıldı. Ancak hizmet sunumu ve bütçe göstergeleri incelendiğinde Memişoğlu’nun sözlerinin aksine, sağlık sisteminde sorunlar yaşandığı söylendi.
Kişi başına hekime ortalama başvuru sayısı 12,2
Söz konusu analizde üç alarm sıralandı…
Birinci alarm, 2002’de 208 milyon 966 bin olan hekime müracaat sayısının yüzde 401’lik artışla 2024’de yılında 1 milyar 47 milyon 877’ye ulaşması.
Birinci basamaktaki (aile sağlığı merkezleri) hekimlere 453 milyon 941 bin 227, ikinci (devlet hastaneleri) ve üçüncü basamaklardaki (eğitim ve araştırma ile tıp fakültesi hastaneleri) hekimlere 593 milyon 936 bin 674 kez gidildi.
Analize göre ‘Sağlıkta Dönüşüm Projesi’nin en yıkıcı etkisi buydu. Sağlık hizmetlerinin piyasalaştırılmasıyla hizmetin niteliği düştü.
Buna karşılık iş yükünü artırarak sağlıkçıların çalışma koşullarını ağırlaştı. Hastalar nitelikli hizmet alabilmek için hekim hekim, hastane hastane dolaşmaya başladı.
Hekime başvuru sayısı kişi başına yılda ortalama 12,2. Bu bakanlığın da öngördüğünden yüksek. Analizde şöyle dendi:
“Sağlık Bakanlığı, bir milyarı aşan kışkırtılmış sağlık talebini kontrol altına almaya yönelik önlemler ve düzenlemeler yerine popülist politikaları uygulamaya devam ediyor.
Bakanlık 2025 bütçe teklifinde kişi başı hekime müracaatı 2025 yılında 11,9, 2026 yılında 12,32, 2027 yılında 12,6 olarak tahmin etmişti. 2024’de şimdiden 2026’nın tahminine ulaştı.
85 milyonluk Türkiye’nin neredeyse 1,4 milyarlık sahip Çin’in nüfusu kadar hekime başvuru yapması, her bir yurttaşın sağlık hizmetlerinden yararlanmak amacıyla yılda ortalama 12,2 defa bir sağlık kurumuna başvurması, toplumun sağlıklı olmadığının, teşhis ve tedavi süreçlerinin uzadığının, sağlık okur-yazarlığının gelişmediğinin, bilimsellikten uzaklaşan sağlık politikalarındaki başarısızlığın göstergesi.”
Özel sektöre yoğun kaynak aktarımı var
Analize göre ikinci alarm, son 22 yılda özel hastane sayısının yüzde 103,7 artması. Hemen hemen tümünün Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile anlaşması var. Düşük kârdan şikâyet etseler de çok sayıda zincir hastane var.
2002’de 774 kamu hastanesi, 50 üniversite hastanesi, 271 özel hastane varken; 2024 itibariyle 941 kamu hastanesi, 69 üniversite hastanesi, 552 özel hastane faaliyet gösteriyor.
Analizde şu değerlendirmeler yer aldı: “Özel sektörün payını büyütmek amacıyla kamudan özele daha yoğun kaynak aktarımı yapılıyor.
Özel sektör, kamu sektörüne göre 20 yılda iki kattan fazla büyürken, sağlık sektörünün üçte birini kontrol ediyor.
Bebeklerimizi öldüren ‘Yenidoğan Çetesi’ olayında gördüğümüz üzere sağlık planlamasında özel sektörü daha çok büyütmeyi hedefleyen piyasacı anlayış, suç ve suçlu üreten bir yapıya dönüştü.”
Şehir hastaneleri kamulaştırılmalı
ATO Yönetim Kurulu ülkenin ihtiyacının popülist ve piyasa-yönelimli Sağlıkta Dönüşüm Programı yerine, eşitlikçi ve kamucu sosyalleştirme ilkelerini esas alan, laik, bilimsel ve çağdaş sağlık sistemi olduğunu vurguladı:
“Yoksullaşmanın, gelirde ve vergide adaletsizliğin yoğunlaştığı bu dönemde sosyo ekonomik eşitsizlikler daha da derinleşirken, nitelikli sağlık hizmetini ve sosyal güvenliği sağlayacak politikalar hayata geçirilmeli.
Şehir Hastaneleri için yapılan sözleşmeler feshedilmeli, kira ve hizmet bedeli ödemeleri sonlandırılmalı.
Şehir Hastaneleri ödemeleri ‘tiksindirici borç’ kabul edilerek, şirketlere herhangi bir ödeme yapılmamalı. Şehir Hastaneleri kamulaştırılmalı.”