Trump yönetiminin yüksek nitelikli iş gücü için şirketlerin ödeyeceği başvuru ücretini 100 bin dolara çıkarma kararı teknoloji start-up’ları ve üniversiteleri vuracak. Uzmanlar ekonomiye genel etkilerinden de endişeli.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, H-1B olarak bilinen çalışma vizesi için şirketlerin ödediği başvuru ücretini 100 bin dolara çıkarmasının yankıları sürüyor.
Trump yönetimi, yüksek nitelikli iş gücü için öngörülen programın amacından saptığını ve şirketlerin bu programdan yararlanarak ucuz iş gücünü ülkeye getirdiğini, bunun da Amerikan iş gücüne dezavantaj oluşturduğunu savunuyor.
ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick de büyük şirketlerin artık yabancı iş gücünü düşük maliyetle eğitemeyeceğini belirterek “Birini eğitecekseniz, ülkemizin büyük üniversitelerinden yeni mezun olmuş Amerikalıları eğitin, işlerimizi almak için yabancıları getirmeyi bırakın” açıklamasını yaptı.
Trump’ın imzaladığı kararnamede de “programın kasıtlı olarak suistimal edildiği, Amerikan iş gücüne ilave olmaktan ziyade Amerikalıların yerini alan düşük ücretli, düşük nitelikli iş gücüne yer açtığı” eleştirisi yer aldı.
Başta teknoloji start-up’ları ve üniversiteler etkilenecek
Ancak kararnameyi eleştirenler, 100 bin dolarlık başvuru ücretinin başta üniversiteler, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve teknoloji start-up şirketleri olmak üzere Amerikan ekonomisine zarar vereceği görüşünde.
1990 yılında başlatılan H-1B programı her yıl ayrı belirlenen sayıda yüksek nitelikli iş gücünün ABD’ye gelmesine imkân tanıyor. Şu anki limit yılda 65 bin kişi. Buna ek olarak ABD’de master ya da daha üst derece yaparak mezun olanlar için de 20 bin kişilik kontenjan bulunuyor. Kontenjanın üçte ikisinden teknoloji sektörü yararlanıyor.
Virginia’daki George Mason Üniversitesinden ekonomi profesörü Michael A. Clemens, kararnamenin son derece büyük bir kaos yarattığını belirterek hukukîlik gibi pek çok açıdan belirsizlikler bulunduğunu kaydediyor.
Örneğin ücretin yeni işe girişlerde mi yoksa yıllık mı ödeneceği belirsizliğini koruyor. Beyaz Saray sözcüsü Karoline Leavitt, ücretin başvuruda bir kereliğine ödeneceğini, mevcut vize sahipleri için geçerli olmadığını söylerken Ticaret Bakanı Lutnick geçen haftaki açıklamasında ücretin yıllık olarak alınacağını belirtti.
“Büyük çoğunluk bu meblağı ödeyemez”
H-1B’den en çok yararlananlar ise Meta, Google ve Amazon gibi Silikon Vadisi’nin devleri. Bu şirketlerin bilim insanı ve mühendis ihtiyacının karşılanmasında H-1B program önemli rol oynuyor.
Prof.Dr. Clemens, yurt dışından yeteneklerin kaybının ülke ekonomisi için de büyük bir kayıp olacağını belirterek üniversiteler ve kâr amacı gütmeyen kuruluşların, H-1B vize başvurularının üçte birini oluşturduğuna ve büyük çoğunluğunun bu kadar yüksek bir ücreti ödeyecek durumda olmadığına işaret ediyor.
“Başka ülkelere gidebilirler”
ABD’de göçmenlere hukukî destek sağlayan Amerikan Göç Konseyi’nin İdarî Müdürü Jeremy Robbins, yüksek vize başvuru ücreti nedeniyle çok uluslu büyük şirketlerin faaliyetlerini başka ülkelere kaydırmasını bekliyor. Bunun yapay zekâ ve kuantum bilgisayarcılığı gibi ekonomi ve ulusal güvenlik açısından kilit alanlarda önemli bir engel oluşturacağına işaret eden Robbins, dünya çapında yetenekli bireylerin ABD yerine başka ülkelere yöneleceği uyarısında bulunuyor.
Start-up şirketlere kuruluş sürecinde hızlandırıcı hizmet veren Y Combinator şirketinin yöneticisi Garry Tan de, bu kararın start-up’ları “dizinden vurduğunu” belirterek “Yapay zekâ alanında silahlanma yarışının tam ortasında inşaatçılara ‘gidip başka yerde bina yapın’ diyoruz” değerlendirmesini yapıyor.
Prof.Dr. Clemens de küçük ölçekli start-up’ların bu meblağı karşılamasının neredeyse imkânsız olduğunu, bu nedenle ayakta kalmalarının zorlaşacağını kaydediyor.
Trump’ın iddiaları gerçeği ne kadar yansıtıyor?
Peki H-1B programı Beyaz Saray’ın iddia ettiği gibi şirketler tarafından suistimal ediliyor ve Amerikan iş gücünün aleyhine mi işliyor?
DW’den Arthur Sullivan’ın derlediği habere göre, Amerikan Göç Konseyi’nden Jeremy Robbins, systemin 1980’lerin sonlarında oluşturulduğunu ve modern ekonominin gerçeklerine uygun bir şekilde reforma ihtiyacı olduğunu belirtiyor. Şirketlerin sistemi ne şekilde kullandığına ve hangi sektörlerin sistemden yararlandığına daha fazla odaklanılması gerektiğini kaydeden Robbins, Amerikan iş gücüne yönelik koruyucu önlemlerin daha fazla geliştirilebileceği görüşünde.
Robbins, “Bizimki gibi kuruluşların H-1B sisteminde reform istemesinin nedeni bu. Amaç, yetenekleri ülkeye çekmek olmalı, daha ucuz iş gücü bulmak değil” diyor.
Robbins, uygulamadaki yanlışlıklar ve eksikliklere rağmen H-1B vize sisteminin istihdam yaratma, inovasyonu teşvik ve GSYİH’ya katkıda olumlu etkilerinin çeşitli araştırmalarla kanıtlandığına da işaret ediyor.
Teknoloji alanında yüksek nitelikli Amerikalılar arasında işsizlik oranının yüzde 2 gibi son derece düşük oranlarda olduğuna da dikkat çeken Robbins, sistemin Amerikalıları dezavantajlı duruma düşürdüğü tezine katılmıyor.
Michael A. Clemens de H-1B programının suistimal edildiği iddiasının bir gerçek olduğunu, ancak buna karşı yeterli düzenleme ve kontrollerin bulunduğunu ifade ediyor.
Çalışma Bakanlığının şirketlerin programın gereklerine ne ölçüde uyduğuna dair yaptığı incelemelerde Başkan Trump’ın bahsettiği ihlallerle de karşılaşıldığını belirten Clemens, “Burada konu, yasayı uygulamak ve ihlalleri kovuşturmak. Ama tüm göçmenleri alıp hepsine astronomik bir ceza uygularsanız bunun konuyla bir ilgisi kalmaz” diyor.
Ekonomiye uzun vadeli etkileri
H-1B programından yararlanan şirketler, üniversiteler, kâr amacı gütmeyen kuruluşlar ve diğerleri, kararname yürürlüğe girerse ne yapacaklarını düşünüyor. Uzmanlar, Trump’ın planını hayata geçirmesi durumunda Amerikan ekonomisinde inovasyonun uzun vadede zarar göreceğinde hemfikir.
Clemens, H-1B programı dahilinde ülkeye gelen yabancı nitelikli iş gücüyle ilgili on yıllardır yapılan ciddi araştırmalara atıfta bulunarak “Hepsinin vardığı sonuç aynı: Yabancı vasıflı iş gücü yerel ekonomiye yarar sağlıyor. Gittikleri her yerde patentler artıyor, yüksek büyüme kaydediliyor, girişim sermayeli start-up’lar artıyor ve yerel ekonomilere dinamizm getiriyorlar” diyor.
Jeremy Robbins de ABD’nin en güçlü yanlarından birinin, dünyanın dört bir yanından yetenekli insanların gitmek istediği yerler arasında ilk sırada gelmesi olduğunu belirtiyor ve bunu tehlikeye atmanın büyük bir risk olacağı uyarısında bulunuyor.