Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Ergi Deniz Özsoy, “Eğer her bir toplumu diğerlerinden kesin sınırlarla ayıran biyolojik gruplar olduğunu ve buna ırk adını verdiğimizi varsayarsak genetik bilimi böyle bir şeyin var olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Biyolojik anlamda insanlarda ırk diye bir kategori yok” dedi.
Özsoy, genetik biliminin biyolojik ırklar üzerine çalışmalarını ve ırk kavramının tarihsel gelişimini değerlendirdi.
Irk kavramının biyolojik değil, ideolojik ve siyasal bir temele dayandığını vurgulayan Özsoy, bu kavramın bugün biyologlar tarafından kullanılmadığını belirterek şöyle konuştu:
“Eğer her bir toplumu diğerlerinden kesin sınırlarla ayıran biyolojik gruplar olduğunu ve buna ırk adını verdiğimizi varsayarsak, genetik bilimi böyle bir şeyin var olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Biyolojik anlamda insanlarda ırk diye bir kategori yok.”
‘Irk kavramı sömürgecilikle bağlantılı’
Özsoy, ırk kavramının modern dönemde ortaya çıktığına dikkati çekerek “Ne antik Yunan ne de Roma’da Afrikalıya ya da Etiyopyalıya bugünkü anlamda renk ve ırk ayrımıyla bakılmazdı” dedi.
Irk kavramının özellikle sömürgecilik dönemiyle bağlantılı olduğunu vurgulayan Özsoy, şöyle devam etti:
* Bu kavram, Rönesans ve reform dönemlerinde ticaret alanlarının genişlemesiyle ortaya çıktı. Sömürgeci ülkeler, farklı coğrafyalarda karşılaştıkları insanları ‘öteki’ olarak tanımlayıp kendi ideolojik yüklerini bu topluluklara yansıttı.
* İspanyol, İngiliz ya da Hollandalı biri denizaşırı keşfe gittiğinde kendisi gibi konuşmayan, kendisine benzemeyen insanlarla karşılaştı. Ten rengi ve diğer özellikler, kafasındaki ayrımlaşmaları yapmaya yardımcı oldu.
Özsoy, 1972’de Richard Lewontin tarafından yapılan çalışmalara atıfta yaparak insan türünün genetik çeşitliliğinin büyük ölçüde ortak olduğunu ortaya koyan bilimsel bulgulardan bahsederek şunları söyledi:
“Dünyanın neresine giderseniz gidin, herhangi bir insan toplumunda, insan türünün genetik zenginliğinin yaklaşık yüzde 90’ına rastlayabilirsiniz.
Bu bulgular, daha sonra tek gen düzeyinde ve genom düzeyinde yapılan çalışmalarla defalarca doğrulandı.
Tüm bu veriler, insanları genetik olarak keskin çizgilerle ayırmanın imkansız olduğunu gösteriyor.”
‘Biyolojik olarak ırklar yok ama kültürel farklılıklar var’
İnsan genetiği çalışmalarının kültürel farklılıkları açıklamaktan çok insanların biyolojik olarak büyük bir aile olduğunu ortaya koyduğunu belirten Özsoy, “Tarihsel süreçler boyunca farklı coğrafyalarda çeşitli kültürler kristalleşmiştir.
Türkler ve Almanlar gibi etnik gruplar bu bağlamda tanımlanabilir ancak bu kültürel farklılıklar insanları çatışmaya veya ötekileştirmeye sürüklememeli. Her kültürün olağanüstü zenginlikleri ve derinlikleri var” dedi.
Irk kavramından bağımsız olarak Türkiye’nin birçok bölgesinde, aynı coğrafyada yer alan kasabalar arasında dahi hoşnutsuzlukların yaşandığına dikkati çeken Özsoy’a göre bu yalnızca bize özgü bir durum değil. Dünyanın her yerinde benzer örnekleri görülüyor.
Özsoy sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu zengin coğrafyada, ister ırk, ister kasaba, köy ya da mahalle düzeyinde, hatta komşularımızla ilişkilerimizde olsun, kafamızdaki kategorileri ve ötekileştirme anlayışını bir kenara bırakarak, daha kapsayıcı bir akıl ve vicdana sahip olursak ve bu yaklaşımı bilimle desteklersek, zaten çok güzel ve son derece zengin olan ülkemizin potansiyelini daha da ileriye taşıyabileceğimizi düşünüyorum.”