İstanbul’daki yüksek gastronomi fiyatlarının önemli bir soruna dönüştüğünü belirten İTO Başkanı Şekib Avdagiç, “İstanbul artık turistler için de pahalı bir şehir. Bu İstanbul’a gelen nitelikli üst segment turistin tercihini olumsuz etkiliyor. Tax free alışveriş verileri de gösteriyor ki lüks turisti kaçırıyoruz.” dedi.
İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekib Avdagiç, küresel ekonomideki gelişmeleri ve iş dünyasının gündeminde öne çıkan konuları EKONOMİ’ye değerlendirdi. Avdagiç, küresel ekonomide kartların yeniden dağıtıldığını, bu sürecin enflasyona nasıl yansıyacağının yakından takip edileceğini anlattı. ABD’nin diğer ülkelere uyguladığı vergi oranları dikkate alındığında ilk bakışta Türkiye için avantaj olacağına yönelik kanaatlerin fazla olduğunu söyleyen Avdagiç, dikkatli adım atılması gerektiğine vurgu yaptı.
Trump’ın Netanyahu ile görüşmesindeki yaklaşımının, özellikle de Türkiye’yi yakından ilgilendiren bölgesel gelişmelerde Türkiye’den yana görünen tavrını ‘önemli’ diye yorumlayan Avdagiç, şöyle devam etti: “Ancak Trump’ın ilk başkanlık dönemindeki mektup krizini, sonrasında ekonomimizde yaşanan sıkıntıları da unutmuyoruz. Bütün bu büyük makro gelişmeler ışığında büyük resmi kaçırmadan, yurtdışında yaşananları iyi gözlemlemeliyiz.”
Yeme içme, taksiyi tahtından etti!
İstanbul iş dünyasının gündemindeki konulara da değinen İTO Başkanı, şehirdeki gastronomi fiyatlarının yüksekliğinin hem İstanbullular hem de turistler için önemli bir soruna dönüştüğünü vurguladı. İstanbul’a gelen turistler için 2023’te en önemli sorunun ‘taksi’ olduğunu hatırlatan Avdagiç, “2024’te ise en büyük sorun açık ara gastronomi fiyatları oldu. Yaptığımız anketlerde bu sorun öne çıktı. Elbette kira, enerji ve diğer operasyonel maliyetlerde yüksek artışlar oldu. Türk mutfağı bizim övünç kaynağımız. Turizmde de ciddi bir rekabet aracımız. Dolayısıyla bu vasfımızı en üst seviyede ve en faydalı şekilde kullanmalıyız. Bunun için de Türk gastronomisini zirveye taşıyacak olan doğru formül, leziz Türk yemeklerinin damakta tat bırakacak fiyatlarla sunulması olacaktır. Ancak bugün turistler için de pahalı bir şehir artık İstanbul. Bu sorun netice itibarıyla İstanbul’a gelen nitelikli üst segment turistin tercihini olumsuz etkiliyor. Tax free (gümrüksüz) alışveriş verilerini incelediğimizde de görüyoruz ki lüks turisti kaçırıyoruz. Çünkü bu sadece yeme içmede bir kayıp olmaz. O turist gelmediğinde otel de, taksi de, restoran da, mağaza da yani herkes kaybedecek. Konuya kümülatif olarak yaklaşmakta fayda var. Gastronomi bizim ayırt edici ve avantaj sağlayan özelliğimiz” ifadelerini kullandı.
“Özel hukuk alanına devleti davet etmemeliyiz”
İstanbul’da inşaat sektöründe yaşanan gelişmelerin de gündemde önemli yer tuttuğuna işaret eden Avdagiç, arsa sahipleri ya da kat malikleri ile müteahhitler arasında yaşanan anlaşmazlıklar noktasında kamunun da taraf olması yönünde bazı sektör temsilcilerinden talepler geldiğini belirterek, bu noktada yani özel alanda devletin konuya müdahale etmesini doğru bulmadıklarını ifade etti. Avdagiç, “Devlet burada taraf olacaksa arazi vererek, yeni arsa üreterek devreye girebilir. Ki bu şekilde sorunların büyük kısmı da çözülecektir. Bizim iş dünyası olarak hassasiyet göstermemiz gereken bir husus var. Özel hukuk alanına devleti davet etmemeliyiz. Özel hukuk taraflar arasında kalmaya devam etmelidir” dedi.
■ İstanbul’daki 700 bin ‘ev genci’ni ‘iş genci’ yapmalıyız
Ekonominin en büyük sorunlarından birinin ‘ne okulda ne istihdamda’ olarak adlandırılan gençler olduğunu vurgulayan Avdagiç, “Çok ciddi sayıda ‘ev gencimiz’ var. Sadece İstanbul’da bu sayı 700 bin. Maalesef bunun sorumlusu da bizim jenerasyon. Biz çok zorluk çektik, ekmeği taştan çıkardık. Sonra çocuklarımız aynı sıkıntıları çekmesin dedik. Daha rahat yetiştirdik. Ama sonra bu gençlerimizin beklentileri iş dünyasının gerçekliğiyle kesişmedi. COVID pandemisi de bunda etkili oldu. Avrupa’da da ‘ev genci’ bir sorun, ama bizde ‘Ne eğitimde ne işte olan gençler’ AB’dekinin 2,2 katı. Bu 700 bin gencimizin yüzde 50’sini iş hayatına kazandırsak İstanbul’da bu sorun biter. Ekonomimiz ‘ev genci’ni ‘iş genci’ yapmayı başardığımızda sorunlarını geride bırakacaktır. Bu bir toplumsal sorun, bunu çözmek için biz de elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz” şeklinde konuştu.
■ “Vize süreci kolaylaştı ancak randevu alınabilirse…”
İş dünyasının en önemli gündemlerinden bir diğerinin de vize konusu olduğunu aktaran Avdagiç, özellikle Schengen vizesinde yaşanan sıkıntıların iş insanlarını yıldırdığını dile getirdi. Kısa bir süre önce Almanya’nın fuar ve iş ziyareti olanlar için vize işlemlerini hızlandırma kararı aldığını hatırlatan Avdagiç, şöyle devam etti: “Bu kolaylığın getirilmiş olmasını çok önemsiyoruz. Tabi vize sıkıntısı tam olarak çözülmüş değil. Vize süreçleri hızlı tamamlanıyor ancak sorun randevu alabilmekte. Randevu bulunamıyor. Şöyle örnek vereyim, siz bir fuara gitmek için 3,5 ay önce evrakları tamamlayıp vize başvurusunda bulunuyorsunuz, hem kendiniz hem çalışanınız için. Randevu günü gelmeden çalışanınızın bir mazereti oluyor fuara katılamayacak. Aynı randevuyu bir başka çalışanınız için kullanmak isteseniz kabul edilmiyor. Süreç tekrar başlatılıyor, tabii yetişmesi mümkün olmuyor. Dolayısıyla görüyoruz ki bu sorunu ancak etkili ve mütekabiliyet esası ile hareket ettiğimizde çözebiliriz.”