Üretici: ‘Bu faizlerle üretim yapmak mümkün değil’

IMG_1215

Yılın başından bu yana politika faizindeki indirim paralelinde gerileyen kredi faizlerinin, son siyasi gerginliklerin ardından yeniden artışa geçmesi, iş dünyasında tepkilere yol açtı.

Ticari kredi faizlerinde son bir ayda yaşanan yaklaşık 10 puanlık artış, reel sektörün 2025’in ikinci yarısına yönelik toparlanma beklentilerini büyük ölçüde gölgeledi. Yatırım iştahının daraldığı, iç pazarın baskılandığı ve ihracat cephesinde frene basıldığı bu dönemde, birçok işletme rotayı 2026 yılına kırdı. Yatırım kararlarını erteleyen iş dünyası, mevcut koşullarda ayakta kalmaya odaklanırken, kur tarafında iyileşme talebi daha güçlü dile getirilmeye başlandı.

Merkez Bankası, 17 Nisan’da gerçekleştirdiği Para Politikası Kurulu toplantısında politika faizini 350 baz puan artırarak yüzde 42,5’ten yüzde 46’ya çıkardı. Bu artış, piyasada zaten yükseliş eğiliminde olan kredi faizlerini daha da yukarı çekti. Bankacılık sektörü kaynaklarının aktardığına göre, karar sonrası bazı özel bankalarda rotatif ticari kredi faizleri yüzde 60-62 bandına kadar ulaştı. Sektör genelinde ise ticari kredi faizlerinin ortalama yüzde 51-54 aralığında seyrettiği belirtiliyor. Oysa sadece bir ay önce, 19 Mart öncesinde bu oranlar yüzde 42,5-44 seviyelerindeydi. Bu tablo, son bir ayda ticari kredi faizlerinde yaklaşık 10 puanlık bir artış yaşandığı anlamına geliyor. Bu artış, birçok sektör temsilcisinin yılın ikinci yarısına dair iyimserliğini törpülerken, iş dünyasında 2025’i bekleme, 2026’yı ise toparlanma yılı olarak konumlandıran yeni bir planlama süreci başladı. Yüksek finansman maliyetleri, aynı zamanda üretim, istihdam ve ihracatı da etkiliyor. Sektör temsilcileri, mevcut politikaların etkilerinin net şekilde hissedildiği bu süreçte faizlerde yeni bir indirimin en erken Temmuz ayında gündeme gelebileceğini öngörürken; bu döneme kadar, özellikle döviz kuru tarafında sağlanacak kısmi iyileşmenin reel sektöre önemli bir destek sağlayabileceği dile getiriliyor.

“Yüksek finansman maliyetleri üretim, istihdam ve ihracatı etkiliyor”

Narbay: Bu oranlar ile ticaret yapmak mümkün değil

Bu dönemde en zorlanan sektörlerin başında şüphesiz tekstil ve hazır giyim sektörleri geliyor. Zira geçen yıl kapanma ve istihdam çıkışlarının yoğun olarak yaşandığı sektörlerde yapılan son çalışma bu yıl da zarar yazılacağı yönünde. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Müşterek Başkanı Toygar Narbay, bu faiz oranları ile ticaret yapmanın mümkün olmadığını dile getirerek, “Şu an EBİTDA’lar sıfıra yakın. Sanayici öz sermayesini tüketmiş durumda. Geçen yıl 50 olan politika faizinin bileşiği 63 idi. Kur sepeti de yüzde 16 arttı. Döviz bazında yüzde 40’ın üstünde faiz ödendi. Dolayısıyla bu durum işletmelerin bilançolarında öz kaynak tarafının erimesine, öz kaynak / yabancı kaynak rasyolarının bozulmasına yol açtı. 2022’de 10,5 kar eden, 2024’te eksi 5,1 zarara döndü. Banka bilançoya bakıyor, firmanın tüm rasyolarını bozulmuş olarak görünce, limit de artırmıyor. Dolayısıyla firmalar bu yıl borçlanmada büyük bir sıkıntı yaşayacak. Bunun için acilen ihracatçıların teminat oranının düşürülmesi gerekiyor. Eximbank tarafında bire bir teminat mektubu istenmemeli. Mutlaka teminatın indirilmesi ve bunun Kredi Garanti Fonu ile de desteklenmesi lazım ki en azından TL Reeskonta erişebilelim. Birebir teminat nedeni ile kredi alamıyor firmalar. Yoksa bu ticari faizlerle bırakın para kazanmayı, iş yapıp ayakta kalabilmek mümkün değil” dedi. TGSD tarafından yapılan çalışmada bu yıl ilk yarıda yüzde 7,9 zararın ikinci yarıda ise 1,4 zarar beklendiğini ancak bu son gelişmeler ile zararın daha da artabileceği konusunda uyarıda bulunan Narbay, “Bu yıkıcı etki sadece bizim için değil tüm sektörler için devam edecek. Çok zorlayıcı bir dönemden geçiyoruz. Bu kadar yüksek faiz ortamında yatırım yapmak da istihdamı bırakın arttırmayı, korumak da mümkün değil” diye konuştu.

Baran: Yatırım ve üretimin devamı için faizlerin düzeyi çok önemli

ATO Başkanı Gürsel Baran, Merkez Bankası’nın faiz artırımının ekonomi programı uygulamasında bir ara düzenleme olarak değerlendirdiklerini söyleyerek, “Programdan bir sapma olduğunu veya programın tümüyle ortadan kalktığını düşünmüyoruz. Hükümetimiz enflasyonla mücadeleyi önceliklendiren, büyüme ve kalkınmayı hedef alan bir ekonomi programı ortaya koymuştu. Reel sektör olarak biz de bu programı destekledik ve hala desteklemeye de devam ediyoruz. Cumhurbaşkanı Yardımcımız Sayın Cevdet Yılmaz ve Hazine ve Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek programın uygulanması konusunu titizlikle takip ediyorlar. Biz de üyelerimizi ilgilendiren konularda gerek Sayın Yılmaz’la gerekse Sayın Şimşek’le diyaloglar kuruyoruz. Üyelerimiz adına dile getirdiğimiz her konu hükümetimiz nezdinde karşılık buluyor. Faizler konusunu daha önce de dile getirmiştik. Yatırım ve üretimin devamı için, yeni yatırımların devreye girmesi için faizlerin düzeyi çok önemli. Reel sektörümüzün finansmana erişimini sağlaması, özellikle sermaye derinliği olmayan KOBİ’lerimiz için çok önemli. Merkez Bankası politika faizlerinde indirime gittiğinde bankalar tarafından aynı oranda ticari kredi faizlerine yansıtılmamıştı. Aynı tutumu burada da sürdürmeleri ve faizleri artırmamaları gerektiğini düşünüyoruz. Reel sektör olarak biz elimizden gelen fedakârlığı yapıyoruz, bankalarımızla da aynı gemideyiz onlar de ellerini taşın altına koyup, programın gecikmeden sonuç vermesine katkı sağlayabilir” açıklamasını yaptı.

İçten: Kur gözden geçirilsin, pazar kaybı yaşarız

Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği (TASD) Başkanı Berke İçten, bu dönemde en azından kurda bir gevşeme olması gerektiği yönünde görüş bildirdi. İçten, “Son aylarda faizler düşüş trendine girmişti. Ancak yeniden artmaya başladı. Faizlerin düşmüş halinden bile sıkıntı yaşıyorduk. Şimdi yeniden yükseliyor olması ayakkabı sektörünü sıkıntıya sokuyor. Bir taraftan da tüketici üzerinde etkisi devam ediyor. Biz bu şekilde hem iç hem de dış piyasada daralma yaşıyoruz. Talepte ciddi anlamda düşüş var. İhracat zaten yapamıyoruz döviz kurundan dolayı. Yeni yatırım yapacak potansiyeli olan firmalar da yatırım yapmıyor. Parası var ise yatırımdansa faize yatırıyor ve daha yüksek getiri elde ediyor. Bu gelişmeler var olan paranın da üretim dışı kanallara yönelmesine yol açıyor. Devletin sıkı para politikası uygulamasına bir itirazımız yok ama tarife savaşlarının da yoğun olduğu bu dönemde, döviz kurunun yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Aksi halde büyük pazar kaybı yaşayacağız” dedi.

Fayat: İkinci yarıda da küçülme kesinleşti

TOBB Konfeksiyon ve Hazırgiyim Sektör Meclisi Başkanı Şeref Fayat, sektörde istihdam çıkışları, kapanma ve ihracat kaybının zaten çok yoğun yaşandığını belirterek, “Mart ayı itibari ile ihracat yüzde 12 düştü. Ocak ayında tekstil ve hazır giyimde istihdamda kaybı 15 bini buldu. Şubat ve mart aylarında da aynı düşüşü göreceğiz. Böyle bir sıkıntı yaşadığımız dönemde ayrıca sanayici ve çalışanlarımızın bir dahli olmadan finansman maliyetinin 10 puan birden artması bize bir sıkıntı daha yarattı. Çünkü biz hesaplamalarımızda yılın ilk yarısı zor geçecek yüzde 5 zarar yazacağız, yüzde 5 istihdam kaybı olacak ama ikinci yarıda bir toparlanma olacak diyorduk. Çünkü AB PMI verilerinde kıpırdanma vardı. Müşterilerimiz ziyaret etmeye başlamış, faiz patikasında da aşağı inmeye başlamıştı. Yılın ilk yarısında zorlansak da ikinci yarıda finansman maliyeti daha uygun olacağından daha iyi haberler vereceğiz diye bekliyorduk. Ama bu problem, yılın ikici yarısına ilişkin umutlarımızı azalttı. Artık ikinci yarıda da küçülme kesinleşti. En az küçülme ile kapatacağımızı umut etmeye başladık” diye konuştu.

Duran: Sanayicinin bu faizi kaldırabilmesi mümkün değil

Karton Ambalaj Sanayicileri Derneği (KASAD) Başkanı Alican Duran, karlılıkların kur-enflasyon makası nedeniyle eridiği bir dönemde sanayicilerin yüksek faiz ile de zor bir sınav verdiğine dikkat çekti. Duran, “Faizlerin düşmesini beklerken bir anda bu kadar yüksek oranda artması tüm sanayiciler için dert oldu. Sanayicinin bu kadar yüksek faizi kaldırabilmesi mümkün değil” dedi. Kredinin sadece maliyetinde değil tahsisinde de sıkıntıların artamaya başladığını aktaran Duran, “Maliyeti artmasına rağmen bu faizden kredi kullanmak isteseniz de sıkıntı yaşanabiliyor. Bankalar son dönemde çok daha seçici olmaya başladı. Finansman sorununun bu şekilde devam etmesi sanayide üretimi kilitleyebilir. Şu anda herkes yoğun şekilde hesap kitap yapıyor. Bir an önce belirsizliğin ortadan kalkıp daha stabil bir ortama geçmemiz lazım. Bunun için de üretim şart. Üretimi zorlaştırmamamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Önel: Bu faiz ile kredi isteyene kötü bakılıyor

İstanbul Tüccarlar Kulübü Başkanı İlker Önel, 19 Mart sonrası oluşan siyasi gerilimden sonra gecelik borçlanma maliyetinin yüzde 46’ya çıkmasıyla hem bankaların hem de piyasaya vadeli mal satanların faizleri artırdığını hatırlatarak, “Daha da sıkıntılı olan ise, bu yüksek maliyete rağmen yine de kredi kullanmak istenildiğinde, bankaların o şirkete bakışı olumsuza dönmeye başladı. Zaten büyüme limitinden dolayı kredi kullandırmakta seçici davranan bankalar, bu yüksek faizde kredi kullanmak isteyen şirketlerin sağlıklı olmadığına kanaat getiriyor. Eğer bankalar tarafından reel sektör böyle görünürse piyasa için daha büyük sıkıntı olur” dedi. Yılbaşında piyasanın beklentisinin yılın ikinci yarısından itibaren ticari kredi faizlerinin biraz daha düşmesiyle ticaret hacminin artması olduğunu, ancak faiz artırım kararıyla bu planların bozulduğunu dile getiren Önel, operasyonel maliyetlerin ve kredi maliyetlerinin artmasıyla nihai ürün fiyatlarının yükselmesinin kaçınılmaz olduğunu sözlerine ekledi.

Coşkun: Üreteni ayakta tutmak stratejik zorunluluktur

Faiz artışını, ekonomi planını koruma refleksi olarak gördüklerini söyleyen Uluslararası Ticaret İş İnsanları ve Yatırımcılar Platformu (UTİYAP) Yönetim Kurulu Başkanı Halil Coşkun, “Uygulamaya konulan planların icrası esnasında sahadaki yansımalarına bakılarak planın uygulamasında yer yer düzeltmeler ve revizyonlar yapılması gerektiği gerçeği ile karşı karşıyayız. Üretici olarak bizler ve ücretli kesimdeki halk kitlelerinin piyasadan aldığı etkiler göz önüne alınmalı. Planın üretim yatırım ve istihdam kanadında eksiklikler görüyoruz. Bugün gelinen noktada; üretici, esnaf ve yatırımcı kesimi artan finansman maliyetleri, durağan talep ve yükselen girdi fiyatlarıyla mücadele etmektedir. Bu durum, sadece işletmelerin değil, ülke ekonomisinin de direncini zorlamaktadır. Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınma hedefleri, reel sektöre kulak verilmeden gerçekleşemez. Üreteni ayakta tutmak; sadece bir ekonomik tercih değil, aynı zamanda stratejik bir zorunluluktur” dedi.

Exit mobile version