Prof. Dr. İlber Ortaylı Fırat ve Dicle havzasındaki boşalan köylere Çin’deki ‘Uygur bölgesinin çiftçileri Türkiye’ye getirilmeli’ önerisine tepki gösteren Orhan Miroğlu’na çıkıştı: “Bir zamanlar oturduğu MYK’ya fazla güveniyor.”
24 Ağustos’ta tarihçi İlber Ortaylı Hürriyet’teki köşesinde Türkiye’deki su sorununa değinmişti. Ülkedeki su krizinin hiç beklenmeyen bölgelerde çıktığını belirten tarihçi Konya Ovası’nın zirai bölge özelliğini yitirdiğini öne sürmüştü.
Ünlü tarihçiden şöyle öneriler gelmişti:
* Fırat ve Dicle havzası, Türkiye için hem teknik hem demografik hem de siyasi açıdan hayati önem taşır. Burada boşalan köyler, vakit kaybetmeden Asya’daki kardeş potansiyel nüfusla doldurulmalıdır.
* Çin’in nükleer denemeleriyle yıpratılan bereketli Uygur bölgesinin çalışkan çiftçileri kısa zamanda Türkiye’ye getirilmelidir. Hayvancılık konusunda uzman Kırgızların da bu topraklarda faaliyet göstermesi gerekir.
Miroğlu: Ahmaklık
Eski milletvekili Orhan Miroğlu X’te Ortaylı’nın önerisine “Ahmaklık” diyerek şöyle tepki göstermişti:
“İlber Ortaylı için tam bir hayal kırıklığı olsa gerek! Kırgızları, Uygurlarla beraber getirip Dicle- Fırat havzasına yerleştirmek şoven duygulara iyi gelebilir, ama aslında kocaman bir ahmaklık! Bu topraklara kimi getirirseniz getirin, asıl sahiplerle ‘ intibak’ sorunu yaşamaz!”
Ortaylı: Bir zamanlar oturduğu MYK’ya fazla güveniyor
Ortaylı bugün Hürriyet’te yayınlanan yazısında Miroğlu’na çıkıştı.
Tarihçi boş köylerin sadece Doğu Anadolu’da olmadığını Batı Anadolu ve İç Anadolu’da da olduğunu belirterek söylediklerinin yanlış anlaşıldığını belirtti. Ortaylı’nın söylediklerinden öne çıkanlar şöyle:
* Anadolu’yu benim kadar dolaşan, her bölgesini gezen Türkiye’de çok az insan vardır. Ben halkın derdini, umumi manzarayı tarif ediyorum. Tabii bu arkadaşların bu işlerden haberi yok. Ya anlattığımı ters anladılar ya da öyle anlamak işlerine geliyor.
* Orhan Miroğlu ‘ahmaklık’ diye bir başlık atmış. Bulunduğu makama güvenerek sağa sola saldırmasından belli ki lafı kendisine iade etmem gerekmiyor. Zira bir zamanlar oturduğu MYK’ya (merkez yürütme kurulu) fazla güveniyor.
* Pek ferasetli biri olsalar bu takip ettikleri siyasi yolun onları pek bir yere götürmeyeceğini görürler. Çok kısa bir süre içinde birçok parti değiştirmesinden nasıl bir fikrî yapısı olduğu da anlaşılıyor. AK Parti’nin yüksek mevkilerinde görev almış insanların bu ikinci reaksiyonu.
* Geçmişte de Yasin Aktay bir yazısında “Türklük’ün” bir anlama gelmediğini, belirsiz bir tanım olduğunu söylemek gibi bir ucuzluk ve küstahlığa sapmıştı. Ne partisinden kendisine ciddi bir ihtar ve ceza geldi ne de aslında paraşütle girdiği TÜBA (Türkiye Bilimler Akademisi) üyeliğinden atıldı. O zaman da tabii TÜBA’nın hiçbir anlamı ve itibarı olmaz.
* Partinin yüksek kademelerinde verilen tepkiler aslında Türklüğün ne anlama geldiğini ya da gelmediğini belirlemek gibi ucuz ve küstah bir yaklaşımı açığa çıkarıyor. Ne partisine ne kendisine bir itibar kazandırıyor. O nedenle bu tür çıkışların bir anlamı yoktur.