Cumhurbaşkanı Erdoğan: İsrail tehlikesi ülkemize yaklaşıyor

IMG_0891

Filistin’in Geleceği Konferansı’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail tehlikesine bir kez daha dikkat çekti. Erdoğan, “Biz riski görüyor, her türlü tedbiri alıyoruz” ifadelerini kullandı.

AK Parti Genel Merkezi’nde Dış İlişkiler Başkanlığı tarafından Filistin’in Geleceği Konferansı düzenlendi.

TBMM Dışişleri Komisyonu Başkanı Fuat Oktay’ın yönettiği “Küresel Diplomasi ve Filistin’in Geleceği” başlıklı birinci oturumuna, Cumhurbaşkanı Erdoğan da katıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konferansta İsrail’in Gazze’de sürdürdüğü saldırılara ilişkin önemli mesajlarda bulundu.

İsrail tehlikesine dikkat çekti

İsrail’in bölgeyi kan gölüne çevirmek istediğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan konuşmasında İsrail tehlikesine bir kez daha dikkat çekti.

“Her türlü tedbiri anlıyoruz”

Erdoğan, “Ülkemize yaklaşan tehlikeyi göremeyen idrak yoksunu kimi şahsiyetler varsa da biz riski görüyor, her türlü tedbiri alıyoruz” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail tehdidine ilişkin şunları söyledi:

Bugün Birleşmiş Milletler üyesi olup da resmi sınırları halen netleşmemiş tek devlet, adı devlet İsrail’dir. Bu gerçeği 74. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 1947 yılından bu yana İsrail’in değişen haritasını göstererek İsrail’in sınırları neresidir diye tüm dünyaya sormuştum. Aradan geçen zaman zarfında bu sorunun cevabını veren çıkmadı. İsrailli yöneticiler bırakın cevap vermeyi, Gazze soykırımı ile birlikte yeni haritalar paylaşmayı sürdürdüler. Fakat biz bu haritaları göstermeye devam edeceğiz. Bununla kalmayıp, Gazze’yi işgalle yetinmeyeceklerini Lübnan’a saldırarak ne yaptılar, gösterdiler. Netanyahu’nun kabine üyeleri asıl gayelerinin ne olduğunu, gözlerini nerelere diktiklerini, işgal politikalarını nereye kadar uzatmak istediklerini yaptıkları her yeni açıklamayla deşifre ediyorlar. Giderek şımaran, giderek azgınlaşan İsrail durdurulmadığı takdirde bu yayılmacılığın nereye uzanacağını tahmin edebiliyoruz. Ülkemize yaklaşan tehlikeyi göremeyen idrak yoksunu, kimi şahsiyetler varsa da, biz riski görüyor ve her türlü tedbiri alıyoruz.

“Mazlumlarla dayanışma içindeyiz”

Bugün kalbi Kudüs için atan, Filistin davası için omuz veren Gazzeli ve Filistinli kardeşlerimiz için duruşunu, tavrını, yüreğini cesaretle ortaya koyan vicdan sahibi tüm kardeşlerimi saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz yıl 7 Ekim’den bu yana İsrail’in acımasızca katlettiği Filistinli Lübnanlı kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.


Filistin meselesinin konuşulmasını özellikle içinden geçtiğimiz bu kritik dönemde ele alınmasını çok önemli buluyoruz. Fikirleriyle, önerileriyle konferansa katkı verecek tüm katılımcılara teşekkür ediyorum.

“İsrail’in soykırım politikası insanlığın siyonizmi tanımasına sebep oldu”

Geçen yıl 7 Ekim’de İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı saldırıları Filistin meselesini dünya gündemine taşıdı. Gazze’den sonra da şimdi de Lübnan’a uzanan İsrail’in soykırım politikası, insanlığın siyonizmi tanımasına sebep oldu.

BMGK dahil uluslararası örgütler İsrail’in şımarıklığı karşısında nasıl acze düştüğünü yüzümüz kızararak takip ettik.

Hastaneler, camilere bombalar yağdırıldı, daracık bir alana sıkıştırdıkları 2 milyon insana her türlü zulmü reva gördüler. İlaçsız, doktorsuz, hastanesiz, aç, susuz bıraktıkları insanları bombalarla öldürdüler. Hepimiz bunları içimiz kan ağlayarak takip ediyoruz.

“İsrail’in zulmü 76 yıldır sürüyor”

Filistin halkı bu zulmü on yıllardır yaşıyor. İsrail’in soykırım işgal ve yıkım politikası tam 76 yıldır aralıksız sürüyor. Filistin’de kan, gözyaşı ve zulüm hiçbir zaman dinmedi.

İsrail devleti 1948’de kuruldu, buna devlet dersem yanlış olur. İlk adımı böyle atıldı. Filistin halkının gözünde 14 Mayıs 1948 büyük bir felaket demekti. İsrail güçleri Nekbe sırasında yaklaşık 1 milyon Filistinli’yi sürgün etti, Filistinlilere ait 675 köyü ve kasabayı yok etti. Binlerce Filistinli’yi öldürdü. Kan ve işgal üzerinde kurulan İsrail Nekbe’den itibaren Şaron katliamı, Şabra ve Şatilla katliamı, Kudüs ve Cenin katliamlarıyla kan dökmeye devam ettİ.

“İsrail, Filistin topraklarının yüzde 85’ine el koymuş durumdadır”

Nekbe’den bu yana işgalini sürekli genişleten İsrail şu anda 27 bin kilometrekarelik Filistin topraklarının yüzde 85’ine el koymuş durumdadır. Yani işgal etmiş durumdadır. Yine bu tarihten itibaren İsrail, Filistinlileri öz yurtlarında mülteci konumuna getirmiş, milyonlarca Filistinli’yi evinden, yurdundan göçe zorlamıştır. Biraz önce de ifade ettim.

Sadece Nekbe’de sürgün edilen Filistinli sayısı 1 milyona yaklaşıyor. Bugün önemli bir kısmı Ürdün’de olmak üzere, dünya genelinde evlerine dönmeyi hasretle bekleyen hatta zorla çıkarıldıkları evlerinin anahtarını saklayan 6 milyonu aşkın Filistinli mülteci bulunuyor.


2002 yılında inşaasına başladığı ayrım duvarıyla İsrail, Filistin topraklarındaki, Filistin toprağı olan Kudüs dahil birçok bölgeye artık gidemiyor. 7 Ekim soykırımından önce Gazze zaten 17 yıl boyunca abluka altındaydı. 2 milyonu aşkın Gazzeli 17 yıl süresince açık hava hapishanesinde yaşamaya mahkum edildi.

“Gazze 2 milyon insanın toplandığı devasa bir toplama kampına dönmüştür”

Gazzeli bir çocuğun yürek parçalayan şu feryadı yaşanan barbarlığı çok net anlatıyor; “Susuzluktan, açlıktan ve sürekli yer değiştirmekten başka hiçbir şey yaşamadım. Çocukluğumu da yaşayamadım. Yorulduk, bıktık. Artık ölüp dinlenmek istiyorum.” Hepimize ibret olacak bu sözleri evlerinden, topraklarından sürülen, milyonlarca masum Filistinlinin acı hikayesinin özetidir. İsrail’in vahşi saldırıları sonucunda Gazze benzerlerine sadece 2. Dünya Savaşı sırasında tanık olduğumuz 2 milyon insanın toplandığı devasa bir toplama kampına dönüşmüştür. İsrail’in yıldırma politikasıyla sürekli kuzeyden güneye, güneyden kuzeye sürükledikleri Gazzeliler çok büyük bir insani trajedi yaşıyor. Yaklaşan kış mevsimi ile birlikte, bu trajedinin derinleşeceği açıktır. Gazze’ye kış mevsiminden önce daha fazla insani yardım ulaştırılması noktasında uluslararası toplumun ve İslam dünyasının daha fazla gayret sarf etmesi gerekiyor.

“Kendi personelini korumayan BM, başkalarının hakkını nasıl savunacak”

Filistinli mültecileri ayakta tutan, yardım ajansı URWA’ya desteğin artırılması fevkalade önemlidir. Lübnan geçici görev gücüne saldırısıyla İsrail başta Güvenlik Konseyi olmak üzere, Birleşmiş Milletlere alenen meydan okumuştur. Bu hayırdışlıklara şimdiye kadar daimi üyelerden net bir tepki gelmemesi en az saldırılar kadar vahim bir durumdur.

Soruyorum: kendi personelinin hakkını korumayan bir Birleşmiş Milletler, başkalarının hakkını nasıl savunacak? Kafasında “UN” yazılı mavi baskı olan askere uzanan elleri kıramayan Birleşmiş Milletler, Gazzeli’lere, Lübnanlılara uzanan kirli elleri nasıl engelleyecektir? Her gün itibar kaybeden Birleşmiş Milletleri içine düştüğü bu utanç girdabından kim çekip alacak?

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, bölgemizin kan deryasına dönmesini, Gazze’de sivillerin diri diri yakılmasını daha ne kadar seyredecek? İslam dünyası bu barbarlığın önüne geçmek için ne zaman adım atacak?

“95 milyarlık ticaret hacminden vazgeçtik”

Gazze’deki katliama en güçlü tepkiyi gösteren bununla yetinmeyip İsrail’e somut tedbirler alan tek devletiz. Önce 54 kalemde ardından da bütün kalemlerde İsrail ile ticari ilişkiyi durdurduk. 9,5 milyarlık ticaret hacminden sarfı nazar ettik.

İnsani yardımların toplam miktarı 54 bin tonu aştı. Türkiye, Gazze’ye en fazla yardIm ulaştıran ülkedir.

Elimizden geleni yapıyoruz ve yapacağız. Milletimiz boykot ve protesto gösteriyle katliama tepkisini ortaya koyuyor. Filistin halkının yanında sapasağlam duruyoruz ve duracağız.

“Filistin devleti kurulana dek mücadeleyi devam ettireceğiz”

Tüm imkansızlıklara rağmen vatan topraklarını kahramanca savunan Filistin halkının yanında sapasağlam duruyoruz. Filistin direnişine kara çalmak için akla ziyan bahanelerin arkasına sığınan zihni köleleştirilmiş siyonist severlere aldırmadan, her platformda hakkı ve hakikati gür bir sedayla haykırıyoruz. Şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim ki; Genel Başkanı olduğum AK Parti de, hükümetimizin yürüttüğü bu çalışmalara siyaset kulvarında ciddi destek veriyor. Yıl başında 114 ülke ve 448 siyasi partiye mektup göndermek suretiyle, parti olarak Filistin’de işlenen katliama dikkat çektik. Bunun dışında gençlik ve kadın kollarımız, Filistin halkıyla dayanışmamızı sergileyen çok önemli faaliyetler gerçekleştirdiler. Gazze ve işgal edilmiş diğer Filistin topraklarında yapılan zulümleri daima milletimizin gündeminde tutmayı başardık. Aynı şekilde Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı hedef alan tacizler karşısında da çok kararlı bir duruş sergiledik.

Filistin devleti kurulana dek yılmadan yorulmadan mücadeleye devam ettireceğiz. Zafer Gazze ve Lübnan’da inananların olacaktır. Büyük acılar yaşansa da bu süreç 1967 sınırları temelinde özgür bir Filistin devleti kurulmasıyla neticelenektir.

Hiç endişeniz olmasın; bir gün gelecek, bu gözyaşı, bu acı son bulacak. Gazzeli anneler çocuklarının kefenini değil, inşallah çeyizini hazırlayacak. Gazze’de, Batı Şeria’da, işgal edilmiş tüm Filistin topraklarında çocuklar özgürce koşacak, korkusuzca onayacak, gökyüzüne baktıklarında savaş uçaklarını değil; güneşi, ayı, parıldayan yıldızları görecek. Buna biz, tüm kalbimizle inanıyoruz.

“Zafer, Gazze ve Lübnan’da inananların olacaktır”

Gördüklerimiz karşısında ye’ise kapılmıyor, karamsarlığa düşmüyor, Alemlerin Rabbi olan Allah’tan ümidimizi asla kesmiyoruz. Sözlerime Filistinli şair Mahmut Derviş’in şu dizesiyle son veriyorum: “bir filistin vardı, bir filistin gene var!” zalimler ölüm kusan silahlarıyla yok etmeye çalışsa da bir filistin hep var olacak. vatanı, toprağı ve inancı uğruna direnen filistin, tüm insanlığın iftihar kaynağı olacak. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum. Bu düşüncelerle Filistin’in Geleceği Konferansımızın bir kez daha hayırlı olmasını diliyorum.

Exit mobile version