Cumhurbaşkanı Erdoğan: İslam varsa Türkiye vardır

IMG_3351

Din Şurası’nda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İslam’ın hedef alındığını belirterek Türkiye’nin bulunduğu coğrafyanın birlik ve huzurunun bozulduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün, Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonu’nda düzenlenen 7. Din Şûrası’na katıldı.

Programın açılış konuşmasında değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, birlik ve beraberlik mesajı vererek Batı’da artan İslam düşmanlığına dikkat çekti.

Dijital hareketlerle yeryüzündeki tüm dinlerin yıpratılarak yeni bir yapay din oluşturmaya çalışıldığını söyleyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı;

“İslam varsa Türk vardır, aile vardır, islam varsa Türkiye vardır”

Coğrafyamızdaki birlik ve huzuru bozmak isteyenler doğrudan doğruya inancımıza saldırmaktadır. İslam’a ve Müslümanlara yönelik saldırıları ateizm, Şamanizm gibi fitneler üzerinden yaptığını görüyoruz. Özellikle gençlerimizin zihnini bulandırmayı amaçlayan saldırıları durdurmak niyetindeyiz.

İslam varsa Türk vardır. İslam varsa Kürt vardır, Arap vardır. İslam varsa aile vardır. Ahlak vardır, edep vardır. İslam varsa bayrak vardır, hürriyet vardır. İslam varsa Türkiye vardır.

“Yeni bir yapay din oluşturma gayreti içindeler”

Dijital dünya küresel ölçekte tüm değerleri tahrip ederken Müslümanları doğrudan hedef tahtasına koyuyor. Bugün çocuklar; anne babanın, öğretmenin, mahallenin terbiyesinden öte dijital medyanın terbiyesine daha fazla maruz kalıyor.

Dijital medyanın sadece eğlence ve para kazanma aracı olmadığını fark etmemiz gerekiyor. Dijital hareket yeryüzündeki tüm dinleri yıpratmak suretiyle yeni bir yapay din oluşturma gayreti içindedir. Bunun etkileri gittikçe küresel boyutta artmaktadır.

Bugün de medya ve sosyal medya üzerinden Lümpen ırkçı hareketler propaganda yapabilmektedir. Coğrafyamızdaki her milletin çimentosu İslam’dır. İslam’ın bize kazandırdığı kardeşlik ruhudur.

“Oturunlar, Şura kapsamında üç gün boyunca 5 ayrı çalışma komisyonu bünyesinde düzenlenecek”

Şûra’nın aramızdaki birliği, beraberliği, muhabbet ve kardeşlik ruhunu tazelemesini, güçlendirmesini Allah’tan temenni ediyorum. Şûra kapsamında üç gün boyunca 5 ayrı çalışma komisyonu bünyesinde düzenlenecek oturumların, sunulacak tebliğlerin, yapılacak tartışmaların ve müştereken alınacak şûra kararlarının ülkemiz, milletimiz ve alemi İslam için hayırlar getirmesini Rabbimden niyaz ediyorum.

Bu önemli toplantıyı tertip eden Diyanet İşleri Başkanlığımız, Din İşleri Yüksek Kurulumuza, programın başarılı bir şekilde geçmesi için emek sarf eden tüm kardeşlerimize yürekten teşekkür ediyorum.

“Din şuralarımızı bereketli bir ilim ve tefekkür sofrası olarak görüyoruz”

Sözlerimin hemen başında şu hususu samimiyetle ifade etmek istiyorum. Bizler 5 yılda bir toplanan din şûralarını temiz ve imanlı ellerin muhlis bir kalple hazırladığı bereketli bir ilim ve tefekkür sofrası olarak görüyoruz.

Sözü, fikri, eseri, müktesebatı ve tavsiyeleriyle bu sofrayı zenginleştiren ilim ve fikir insanlarına, yani sizlere İslam’ın çizdiği o emin istikamette ebedi saadete giden bu muazzez yolda birlikte yürüdüğümüz yol arkadaşlarımız olarak bakıyoruz.

Rabbim bu sofrayı daha da büyütmeyi, daha da bereketlendirmeyi sizlere de, bizlere de nasip eylesin diyorum.

“Bugüne kadar şuralarımızda alınan kararların takibini bizzat yaptım”

Yalnızca ülkemiz için değil, gönül coğrafyamız, yurt dışındaki vatandaşlarımız ve dünyanın farklı köşelerindeki tüm kardeşlerimiz için fayda sağlamasını ümit ettiğimiz 7. Din Şûrası kararlarının titizlikle uygulamaya konulmasının ehemmiyetini şimdiden hatırlatmak isterim.

Bugüne kadar şûralarımızda alınan kararların takibini bizzat yaptım. 2019’da düzenlediğimiz 6. Din Şûrası’nın kapanış programında Sayın Başkanımıza kararların tatbikiyle ilgili hassasiyetimizi ifade etmiştim.

“Diyanet işleri Başkanlığı’mızı yürekten tebrik ediyorum”

Bir önceki Şûra’da alınan kararların beş yıllık bir süre zarfında yüzde 95’lik bir oranla hayata geçirilmesini takdirle karşılıyor, Diyanet İşleri Başkanlığı’mızı ve kıymetli mensuplarını yürekten tebrik ediyorum.

Diyanet teşkilatımız bünyesinde yurt içi ve yurt dışında İlahi Kelimetullah yolunda büyük bir gayretle çalışan, aşkla atan kalpleri İslam’la buluşturan tüm kardeşlerimize, tüm hocalarımıza, tüm büyüklerimize çalışmalarında iyilikler, güzellikler, hayırlar temenni ediyorum.

Dünya defterini kapatıp ebedi aleme irtihal eden hocalarımıza da bu vesileyle Allah’tan rahmet diliyor, aziz hatıralarını şükranla yad ediyorum.

“Müslümanlar olarak birler de dini yaşamak ve yaşatmakla mükellefiz”

Allah azze ve celle, Kur’an-ı Kerim’de Hicr Suresi’nin dokuzuncu ayetinde 14 asır önce müminlere şöyle buyuruyor: Muhakkak ki bu kitabı, bu vahyi biz indirdik ve muhakkak ki onu koruyan da biziz. Evet. Mukaddes kitabımız Kur’an’ı, vahyi yani dinimizi muhafaza edecek olan ebedi koruyacak olan Allah Teala’dır.

Şurası bir gerçek ki bu ayet-i kerime dinimize yönelik saldırılar konusunda bizlere sonsuz bir özgüven aşılıyor. Hiç şüphesiz dinimiz emin ellerdedir. Dinimiz yüce Rabbimizin muhafazası, koruması altındadır.

Ancak bu garanti bizim yani kulların üzerinden mesuliyeti çekip almaz. Müslümanlar olarak bizler de dini yaşamak ve yaşatmakla mükellefiz.
Dinimize yönelik saldırılarda her ne kadar sınırsız bir emniyet içindeysek dindarlara yönelik saldırılarda ise tedbir alacak, bu saldırıları göğüsleyip püskürtecek olan bizden başkası değildir.

“Bizim medeniyetlerimizi inşa eden ruh ve öz ilk günkü gibi tazeliğini muhafaza etmektedir”

Tarihimize baktığımızda şunu görüyoruz. Dinimiz İslam, Mekke ve Medine’den başlayarak asırlar boyunca çok geniş bir coğrafyada eşsiz güzellikte medeniyetler inşa etmiştir. Bağdat, Şam, Kahire, Buhara, Semerkant, Gırnata, Kurtuba, Konya, Bursa ve İstanbul asırlar boyunca dünyaya istikamet çizen ilim ve medeniyet merkezleri olmuştur.

Batı’nın kan gözyaşı, katliam, soykırım ve sömürüye dayanan ilerlemesi doğunun ilahi ve insani medeniyetini boğmak için altını çizerek söylüyorum. Geçici bir dönem üstünlüğü eline geçirmiştir.

Ama bizim medeniyetlerimizi inşa eden ruh ve öz ilk günkü gibi tazeliğini muhafaza etmektedir. Gün gelecek kutsalı ve insanı dışlayan ilerleme dönemlerinin parantezi her ya da geç kapanacaktır.

“28 şubat dönemindeki gibi belli toplumlarımız adeta öce gibi gösterilmekte”

Kimi zaman cahiller, kimi zaman az okumuşlar, kimi zaman da bilginin peşinden koşarken hikmeti ıskalamış yarım akıllılar medya üzerinden gençleri yanlış yönlendiriyor.

Tek tük istisnai olumsuz örneklerden bütün dindarlara hakaret edilmekte, vakıflar, dernekler, tarikatlar linç edilmekte, dini ve dindarlar yıpratılmaktadır.

Tıpkı 28 Şubat dönemindeki gibi belli toplumlarımız adeta öcü gibi gösterilmekte, tahrik edilmektedir. Buna sessiz kalmamız mümkün değildir.

“RTÜK bu konularda hızla tedbirleri ele almalı”

3-5 kendini bilmezin reyting yapmasına müsaade etmeyiz. Bu tür girişimler milli güvenlik sorunudur, RTÜK başta olmak üzere bu konularda hızlı tedbirleri ele almalıdır.

İlim ve mesuliyet sahibi her kardeşimizin bu saldırılara karşı sağlam bir direniş hattı kurmasını savunuyorum. Alimlerimiz en hassas konuları medya ve sosyal medyaya taşımak suretiyle tehlikeli bir yola giriyor.

Kötü örnekler toplumda umudun kararmasına sebep oluyor. Din adamlığıyla şovmenlik aynı kisvede bulunamaz.

Şöhret hastalığı samimiyetin ortadan kalkmasına neden olur. Bunun vebali ağırdır. Topluma örnek olması beklenen kişilerin şöhret uğruna samimiyetten uzaklaşması iki cihanda hesap verilemez ağır bir vebaldir.

Exit mobile version